Nisan ayı sanırım kötü hissetmeden tembellik yaptığım tek aydı. İşlerim şu an yavaş gidiyor, çalıştığım labda doktora öğrencisi olarak kalmayacağım kesinleştiği için supervisorum benden umudu kesti gibi hissediyorum. "Sen de geldin başımıza kaldın, madem doktora yapmayacaktın niye laba girdin" der gibi bir hali var, düşünüyorum hata mı ettim diye ama tüm gün bilgisayar başında kod ve yapay zekayla uğraşacak bi gelecek göremiyorum kendimde.
Bu kadar seçici olmakla iyi mi ediyorum kötü mü bilmiyorum, kafamın arkasında en kötü karar kararsızlıktan daha iyidir diyen bir ses var ama aynı şekilde içimde bekle diyen bir ses daha var. Bi insan hiç mi ne istediğini bilmez ya. Lise zamanı TM'den dil alanına geçtim sonra bıraktım yine TM'ye geçtim sonra dilden hazırlanmak için mezuna bıraktım, mezun senemde uluslararası ilişkiler istiyorum diye TM'ye geçtim. Ünide psikoloji okudum, hala Uİ içimde ukte diye siyasetten yan dal yaptım. Mezun oldum yüksek lisans alanı seçemedim hem neuroscience olsun hem cognitive olsun dedim ve cognitive neuroscience'a başladım ama şu an language modellerle çalışıyorum ve bir yandan da adli psikoloji ile ilgileniyorum??? tezimi de spor psikolojisinden yazmayı planlıyorum.........
Hangi alanı sevdiğimi anlamak için bir sürü şey deneyimlemeye çalışıyorum. Lütfen biri benim yerime karar versin ki sonrasında sorumluluğu SENİN SUÇUNDU diyerek onların üstüne atabileyim.
Ek olarak, yine insanlara sinir olduğum bir zaman dilimine girmiş bulunmaktayım. Çevremdeki herkesin o ülkeden bu ülkeye gezdiği, iş-hayat dengesini kurabildiklerini görmek beni yavaştan tilt etmeye başladı. Bana sen niye gelmiyorsun diyorlar, ay sonuna 10 eurom kalıyor nasıl geleyim??? bu konuşmayı 1000 kere yaptık işte, onların param yok demesi ve benim param yok demem kesinlikle aynı şey değil. Bunu katiyen anlayamadılar.
13 TEMMUZ:
Yeni bir yazı yazacaktım ama taslaklarda bunu bulunca üstüne ekleme yapmak istedim. İnsanlara kızmak çok yersiz, niye sürekli bunu yapıyorum bilmiyorum... Sanırım hayatımda kontrol edemeyeceğim tek şey onlar olduğu için "sonunda kızabileceğim bir şey" diye düşünüyorum, çünkü kendi kontrol edebileceğim şeylere kızacak kadar.. şey değilim.. şey işte..
sahi ya ne değilim?? Türkçe kelime dağarcığımın limitlerine mi takıldım yoksa henüz bilincime ulaşmayan bir yeri mi kurcalıyorum bilmiyorum.Şikayet etmeyi hiç sevmiyorum bende inanılmaz bi öz denetimsizlik hissi yaratıyor. Bir şey hakkında şikayet edecek olsam kendimi durduruyorum ve "ŞİKAYET EDECEKSEN GİT AKSİYON AL VE BU DURUMU DEĞİŞTİR, DEĞİŞTİREMEYECEĞİN Bİ ŞEYSE ŞİKAYET ETMEYİ BIRAK >:(((((" diye kendimi darlıyorum. İnsanların neden şikayet ettiğini de anlayabiliyorum, rahatlama ve bir şekilde destek arama yöntemi aslında. Benim gibi aşırı bağımsız birinin bu hakkı kendinde görmemesi çok normal :'D
Bu arada şikayet etmeye hiç bağlam vermediğimi fark ettim. En yakın arkadaşım (ingilizce öğretmeni) gün içinde rastgele bi şeylere sinir olup bana şikayet mesajları atıyor ve bunu çok sevimli buluyorum haha bi bakıyorum telefonumda 10 mesaj; birisi öğretmenler odasında sucuk yemiş ve arkadaşım 10 mesaj bundan yakınıyor :D Bunu o an yapması çok mantıklı, bir şekilde sinirini dile getirip rahatlıyor bunu onlara yapamayacağı için de bana yapıyor, gayet anlaşılır. Beni sinir eden şeyler, sürekli aynı şey hakkında şikayet edilmesi..
Yani dostum işini sevmiyorsan bırak gerçekten sürekli söylendiğine değmez demek istiyorum ama herkesin şartlarını bu kadar kolay değiştiremeyeceğini de biliyorum o yüzden sızlana sızlana yapmalarını da anlıyorum... Ben de sevmiyorum şu an yaptığım şeyi ama biliyorum bir kere şikayet edersem bu sefer kendime E BUNUN SORUMLUSU KİMMM???? diye yükleneceğim ve zaten yerlerde olan kendi-imajım daha da yerlere düşecek. Yoksa aynalama mı yapıyorum aslında ben de şikayet etmek istiyorum ve edemiyorum diye mi sinir oluyorum haha yok daha neler artık..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder