24 Haziran 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu. Umutsuz -Colleen Hoover

Kitap Adı: Umutsuz
Yazar: Colleen Hoover
Sayfa Sayısı: 496
Yayınevi: Epsilon

Lise son sınıf öğrencisi olan Sky çapkınlığı kendi şanıyla yarışan Dean Holder'la tanışır. İlk karşılaştıkları andan itibaren Holder onu hem korkutur hem de cezbeder. Ona dair bir şeyler, Sky'ın derinlere gömmek için çok uğraştığı sıkıntılı geçmişine ait anılarını ateşler. Sky ondan uzak durmaya kararlı olsa da Holder'ın kararlı tutumu ve esrarengiz gülümsemesi savunmasını yerle bir edip aralarındaki bağın güçlenmesini sağlar. Ama gizemli Holder'ın sakladığı sırlar vardır, bu sırlar ortaya çıkar çıkmaz Sky sonsuza kadar değişir ve güven duygusu gerçekler karşısında yenilgiye uğrar.

Sky ve Holder ancak çıplak gerçeklerle cesurca yüzleşerek yaralarını iyileştirebilecek ve sınır tanımadan yaşayıp birbirlerini sevebileceklerdir. 

Umutsuz nefesinizi kesecek, merakınızı uyandıracak size ilk aşkınızı hatırlatacak bir roman

Selamlaar! Bu kitabı aslında dün gece 1.30 da bitirdim. Tabi ki o saate pc ye giremeyeceğim için yorum şimdiye kaldı. Gerçi hala kendimde değilim saat 7'de uyudum ve az önce kalktım. 5 saat uyumuşum sadece gdvhgj Neyse yoruma gelelim.

Şimdi bir itirafla başlamak istiyorum.  Bu tür kitaplardan nefret ederim. Yani Young Adult kategorisinden. Kızla oğlanın sürekli yiyiiştiği kitaplardan NEFRET EDİYORUM! Hatta okuduğum kitapta romantik hiçbir şey olmayacak. Yüzeysel çiftler falan olabilir ama sürekli cıvık ilişki okumak beni kusturuyor... Allahım romantik kitaplardan da nefret ediyorum.... O zaman neden bu kitabı 4 saatte bitirdin Elif? Bilmiyorum...

Öncelikle kitaba çok fazla bir önyargı ile başladım. Hem romantikli diye hem de epsilon yayınevini sevmiyorum...... (PEKİ) İşte kitaba başladım ben okuyorum. Arkadaşlar kız tam or*spu. Her gün penceresinden bi oğlanı eve alıyor falan. Sonra vay adım okulda niye fayişeye çıktı. Sky ne gerizekalı karakterdin sen Allahın cezası kız. Sky annesine evlatlık verilmiş, daha önce hiç okula gitmemiş annesi kızın okumasını istememiş dfghd Şaka şaka ona evde eğitim vermişler. İşte nedense bu 12. sınıfta liseye başlayası geliyor. Sonra işte yakışıklı oğlanla tanışıyor. Acayip klişe yani. 

Ne oluyorsa son 30-4- sayfada oluyor. Bir anda noluyor lan dedim. Kitabın sonunun böyle olacağını biliyordum. Ama olayların bağlantısının bu yönde olacağını hiç tahmin etmemiştim. Yani sonu beni etkiledi diyebilirim. Ama sırf 30 sayfa son okuyacağız diye ben neden 400 sayfa yatak sahnesi okudum..... Ya iğremç misiniz?!

Neyse bu yorumu yapmak benim için yeterince zordu zaten. Eğer romantik kitaplardan hoşlanıyorsanız beğeneceğinize eminim. Ben kötü yorum yaptım çünkü romantik sevmiyorum. Her neyse bir sonraki yayında görüşmek üzereeeeeeeee!


23 Haziran 2015 Salı

Kitap Yorumu: Wonder -RJ Palacio


Selamlaaar! Nasılsınız? 3 gündür bir kitabı okuyordum ve bugün bitirdim. Ve evet tabletten okuyorum. Çünkü kitap ingilizce ve dolar fiyatları.... Ben de e-book olarak okuyorum. Her neyse bakalım ne okumuşum!



Kitabın Adı: Wonder
Yazarı: R. J. Palacio
Sayfa Sayısı: 312






You can't blend in when you were born to stand out.

My name is August. I won't describe what I look like. Whatever you're thinking, it's probably worse. 

August Pullman wants to be an ordinary ten-year-old. He does ordinary things. He eats ice cream. He plays on his Xbox. He feels ordinary - inside.

But Auggie is far from ordinary. Ordinary kids don't make other ordinary kids run away screaming in playgrounds. Ordinary kids don't get stared at wherever they go.

Born with a terrible facial abnormality, Auggie has been home-schooled by his parents his whole life, in an attempt to protect him from the cruelty of the outside world. Now, for the first time, he's being sent to a real school - and he's dreading it. All he wants is to be accepted - but can he convince his new classmates that he's just like them, underneath it all?

Narrated by Auggie and the people around him whose lives he touches forever, Wonder is a funny, frank, astonishingly moving debut to read in one sitting, pass on to others, and remember long after the final page.



****Bir Oğlanı Yüzüne Göre Yargılama****

Kitap 10 yaşındaki August hakkında. August doğarken yüzünde bir sorunla doğmuş ve geçirdiği çeşitli ameliyatlar yüzünden yüzü baya şekilsiz bir hale gelmiş. Gözlerinin yeri farklı yerlerde, kaşları ve kirpikleri yok vb. 10 yaşına kadar August'a eğitimi evde annesi vermiş. Ancak bir süre sonra yeterli gelmemeye başlayınca okula yazdırmak zorunda kalıyorlar. 

Kitap August'un okul hayatıyla başlıyor. Aslında hep öyle olacak sandım. Ama okul hakkında çok az bilgi vardı. Kitap sekiz bölümden oluşuyor ve 6 kişinin ağzından anlatılıyor. August, Ablası Olivia, Arkadaşlarından Summer ve Jack Will, Olivia'nın erkek arkadaşı Justin ve ablasının arkadaşı Miranda. Açıkcası Justin yerine keşke August'un annesinin ağzından okusaydık. Çünkü kitap boyunca sürekli oğlu için fedakarlıklar yapan kişiydi. 

August ilk başlarda okulda baya problemler yaşıyor. Sonralardan edindiği bir kaç arkadaşla 
bu sorunları da aşıyor. Öncelikle August çok tatlı bir karakterdi. Gerçekten kanım kaynadı yani kitap boyunca onu küçük kardeşim gibi hissettim :')  Koynuma alıp sarılasım geldi. Ona birileri dik dik bakınca, dalga geçince ben sinirlendim ve çok üzüldüm yani gerçek hayatta da böyle insanlar var diye düşündüm. İçim parçalandı bazen. 

Kitabın sevdiğim bir diğer yanı yazarla aynı zevklerde olmamız :') Kitapta Hobbit, Narnia ve Star Wars'tan bol bol alıntılar vardı. Zaten August tam bir Star Wars hayranı. Odasında figürleri, çantası, posterleri falan var. Ve XBOX tutkunu. Aslında çok normal bir çocuk. Ancak yüzü... işte onu normal yapmayan şeylerin başında geliyor. Bu arada kitabın sonunda ekleme bölümü vardı ve bazı ünlülerin sözlerinden alıntılar vardı. Ve bölüm başlarında da özlü sözler vardı. Örneğin yanda Christina Aguilera'dan var.  

Burda ise benim için çok değerli bir kitap olan Küçük Prens'ten :3 

***Empatiyi öğretebileceğimizi sanmıyorum ama ilham kaynağı olabiliriz****

Ayrıca yazarın Julian Chapter; A Wonder Story adında bu kitabın yan kitabı varmış. Okursunuz diye söylemedim ama Julian August'a kötü davranan bir çocuktu. Kitabın sonunda okuldan ayrıldı. Yazar Julian'ın August'a neden kötü davrandığını anlatan 90 sayfalık ayrı bir kitap yazmış ve bunu da okuyacağım. Çünkü ayrı bir kitap ayrı bir hikaye ve olay demektir. Julian'dan ne kadar nefret etsem de onun da bir hikayesi olduğuna eminim. 

Yani çok mükemmel bir kitaptı. İngilizceniz yetiyorsa okuyun derim *-* Gerçekten hem eğlendiren ve düşündüren bir kitaptı. Eğlenceli olduğu kadar hüzünlüydü de. İngilizceniz yetiyorsa şans verin lütfen. *-* Bir sonraki yayında görüşmek üzeree! 


Kitabın youtube'da bir videosu var. Göz atmak istersiniz diye buraya ekledim! Hoşçakalııın :3


21 Haziran 2015 Pazar

Anime Zamanı! Mirrai Nikki



Mirai Nikki -Gelecek Günlüğü-
26 bölüm + 2 Ova
2011 Yapım
Amano Yukiteru (Yuki), asosyal, çevresi ile iletişim kuramayan, tüm gününü cep telefonundan günlük yazmakla ve hayali arkadaşlarıyla konuşmakla geçiren biridir. Bir sabah uyanır ve cep telefonunda gün içerisinde olacak her şey tek tek yazmaktadır. Telefonunda yazan olaylar gerçekleştikçe Yuki daha da şaşırır. Sonra anlar ki aslında bu hayali arkadaşı gerçektir ve  bu arkadaşı aslında zaman tanrısı Deus’dur. Deus, Yuki’yi bir yarışmaya dahil eder. Yuki kendisi gibi 11 kişinin daha olduğunu öğrenir ve ölümüne bir yarış başlar. Bu 12 kişiden sadece biri sağ kurtulacak ve kazanan kişi yeni zaman tanrısı olacaktır.


Ne izledim lan ben... Arkadaşlar ne izlediğim hakkında en ufak bir fikrim yok... Animeye başlarken de konusu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Uzun süredir izlemek istediğim bir animeydi. Çünkü her yerde karşıma çıkıyordu. Bende cuma günü hadi bakalım diyerek izlemeye başladım ve BU NASIL ANİME ALLAHSIZ KİTAPSIZLAR BÖYLE ANİMEMİ OLUR! KALBİMEMİ İNDİRECEKSİNİZ SİZ! Ya... hala şoktayım.. O final o bitimi.. Sol ciğer komple gitti. Oooooof ooof.

Pekala sakinim. Şimdi daha önce bu kadar çeşitli duygular yaşadığım bir anime izlememiştim. Ya hani karakterlerin birinden bile nefret edemiyorsunuz çünkü hepsinin altından ayrı bir dramatik olay çıkıyor. Hikayeyi dinliyorsunuz. Ulan bu adam kazansın yazıktır diyorsunuz hooop diğer karakterin ki ayrı dramatik.... Gerçekten çok çok fazla piskolojik bir animeydi. 
Hala etkisindeyim yani durup durup düşünüyorum. Aklıma geliyor. 

Şimdi girdikleri yarışma şöyle; 12 kişi var ve bu 12 kişinin telefon günlükleri var. Gelecek günlükleri yani. hepsinin günlüğünün işlevi farklı. Birisinin Kaçış Günlüğü diğerinin Rastgele Günlük falan. Daha fazla söyleyemiyorum çünkü spoiler olmasın. Baş karakterimiz olan Yukiteru Rastgele Günlüğü var yani. Gün içindeki olacak olayları söylüyor. Yuno ise ki kendisi ikinci başrol hatta asıl başrol sanırım _-_ Yukiteri Günlüğü var onun yaptıklarını anlatıyor. Şimdi Yuno şu pembe saçlı kız ve hayatımda gördüğüm en saykopat piskopat yandere karakter. Ya ben Akame Ga Kill'deki Esdeath'e yandere derdim onun yanında Yuno devede kulak... Yuno Yukki'ye -yani Yukiteru- aşşşşşırı takıntılı. Onun için adamları kesiyor, kolları koparıyor falan. Dehşet ötesi bi karakter ki anime sadece bu kız için bile izlenir ki çoğu kişi sırf bu yüzden izliyor.

Yuno anime boyunca en gizemli karakter. Gerekse karanlık geçmişi gerekse Yukki'nin yanında kawaii kızı oynayıp o arkasını döndüğünde elinde bıçakla milleti katletmesi falan apayrı bir karakter. Dengesizin önde gideni ama çok da yakışıyor zilliye :D Yukki'ye gelecek olursak hayatımda
onun kadar salak, gerizekalı, alık, saf, embesil, angut bir karakter görmedim. Pısırık korkak ağlak bir tipti. Yuno'ya bağlıydı tüm oyun boyunca. Yuno olmasaydı tek başına daha ilk Dead End'de ölürdü.Hele o finalde yaptıkları neydi ya.... Bak yine sinirlendim. Ama bence final açısıyle en trajik son da onunkiydi. O yüzden kızamıyorum :C

Veeee geldik benim gözde karakterim olan Akise Aru'ya *-* Zaten beyaz saçlı karakterlere karşı zaafım var. Akiseyle beraber iyice coştum dgfhggfg. Yandaki sempatik kırmızı gözlü arkadaşımız Akise. Ki bu da çok trajik Allahım. Anime o kadar dramatik ki nereye baksam ayrı trajedi ayrı bi dram görüyorum. Akıl sağlığım bozulacak Allah affetsin :c. Akise hakkında saatlerce konuşabilirim ama belki de hakkında en büyük spoiler olacak kişilerden biri.



Hakkında en büyük spoiler olacak kişilerden biri de Uryuu Minene. Yani 9. yarışmacı. O kadın
tam bir idol! Tsundere haliyle animede favori karakterlerimdendi.  Aaah ah o da çok üzücüydü. Ya arkadaşlar diyorum size bu anime piskolojimi bozdu!!




 Ama kesinlikle izlenmesi gerek!! eğer benim gibi kopmuş kafalara, kollara; türlü entrikalara, zeka oyunlarına bayılıyorsanız kaçırmayın derim!! Finali sizi kesinlikle ters köşe yapacak bir anime. Bitiminde benim gibi boşluğa düşeceksiniz!! Normalde ben bi film, anime izlerken olacak en saçma sonu düşünür kendimi ona göre hazılarım (Örn: Lan düşünsenize adam gay çıkıyor falan ehuheuheu) Mirai Nikki benim bile hayal gücümün ötesindeydi. Mükemmeldi kısacası.


İzlenilecekler listesine ekleminizi dehşetle tavsiye ederim!

Not: Ost'leri de harikaaağ *-*





18 Haziran 2015 Perşembe

Tekrar Manga Tavsiyesi: Orange


Ya ben çok issiz olduğum için günde iki manga bitirdim :D Koe No Katachi'den sonra da bunu okudum. Ancak mangaka biraz mal sanırım çünkü arada yayınlamıyor kafasına göre takılıyor yani .s Konusuna bakalım;

Bir gün Takamiya Naho on yıl sonra gelecekten gelen, kendisi tarafından yazılmış bir mektup alır. Mektup o gün tam olarak yaşanacak olayları anlatmaktadır. Bu olaylardan biri de Naho’nun sınıfına Naresu Kakeru adında yeni bir öğrencinin transfer olacağıdır. On yıl sonraki Naho mektupta bir çok pişmanlığının olduğunu defalarca belirtir ve geçmişteki Naho’nun doğru kararlar vererek bu pişmanlıkları düzeltmesini ister, özellikle Kakaru ile ilgili olanları. Bundan daha şaşırtıcı olan ise on yıl sonra
Kakeru’nun artık onlarla birlikte olmayacağıdır. Gelecekteki Nahoondan Kakeru’ya gözkulak olmasını ister.
Şimdi kabul konuyu böyle okuyunca çok saçma geldi. Ya.. Ama çok güzel bi manga :C Ya okurken yemin ederim çaresiz hissettim. Onca çabaya rağmen Kakeru ölürse valla mangakayı bombalarım zaten kafaya göre bölüm çıkarıyor uyuz oluyorum.

Okurken geleceği biliyorsunuz ya o çok koyuyor. Hani onlara gelen mektupta bugün bunlar bunlar olacak şuna dikkat et yazıyor, o kadar uğraşan çabaya rağmen yine kötü bitince insanın içine oturuyor.
Şeeeey.. Ben şimdi tabletten yazıyorum okurken de tabletten okudum. Yani ekran görüntüsü aldım baya o yüzden resimlerdeki saat olsun yukarıda güncellenmiş uygulama bildirimi falan onları görmeyin :D Resimlere odaklanın *-* Kakeru'nun gülüşüne falan :))

Şimdi ama Allah var bu Kakeru'da çok depresif valla intihar edesim geliyor okurken. Ama onun yasadıklarını duşununce insan ister istemez hak veriyor. Allahım lütfen ölmesin :'(







Sene 1980 ben çok mesudum falan dbdbfbfbvn. Arada böyle komik, bizden esinti cümlelerle çevrilmiş manga :D Zaten Mabushi Çeviri Ekibine bayılıyorum :D Onlarla Dengeki Daisy'de tanışmıştım. Heer neyse konudan uzaklaşma Atlantisli....

Şuan 19. Bölüme kadar İngilizce olarak var. Türkçe olarak ise 17'ya kadar. Ama çevirirler sanırım. Çünkü yeni çıkmış bölümlerde. Olmadı İngilizce okuyun basit dili zaten dhhrhrgfh. Ben dün okudum ve spoiler vermemek için kendimi zor tutuyorum......




Bir sonraki yayında görüşmek üzereeeee! Herkese de hayırlı Ramazanlar :3

AŞŞIRI TAVSİYE MANGA: Koe No Katachi

Arkadaşlar manga okumayı seviyorsanız 2 gününüzü ayırın ve lütfen bu mangayı okuyun. 62 bölüm bir günde bitirdim. Allahım yok böyle bi manga. Dram ve Piskoloji ağırlıklı. Okuyanı etkisinde bırakan bir manga. Konusu şöyle

Asla tanışmamış olmayı dilerdim. Bir kez daha karşılaşabilmeyi dilerdim. İşitebilen Shoya Ishida ve işitemeyen nakil öğrenci, Shoko Nishimiya. Bir kader günü, ikisi tanışır ve Shoya, Shoko'ya zorbalık yapmada sınıfa öncülük eder. Ama çok geçmeden sınıf hedefini Shoko'dan Shoya'ya çevirir. Yıllar sonra Shoya, Shoko'yu şiddetle tekrar görmesi gerektiğini hisseder."


Manganın konusunu bilmeden başladım. Çünkü aşırı bi manga okuma açlığım vardı. Hunharca saldırdım :D Ama ilk sayfadan şaşırım kaldım. Noluyor ya dedim. Nishimiya -sağdaki kızımız- doğuştan sağır. Hatta ilerleyen bölümlerde babasının sırf bu yüzden onu terk ettiğini öğreniyoruz.

Nishimiya yeni okuluna başlıyor. Ancak çocuklar ve özellikle Ishida  -Bu isme dikkat lütfen- ona türlü zorbalıklar yapıyor ve sonunda Nishimiya okuldan ayrılmak zorunda kalıyor.
Nishimiya okuldan ayrılınca sınıftaki öğrenciler İshida'ya kötü davranmaya başlıyor ve İshida'nın hayatı bir çıkmaza saplanıyor ve Nishimiya'ya yaptıkları yüzünden pişmanlık duymaya başlıyor. Lise 3. sınıfa geldiğinde işaret dilini öğreniyor ve Nishimiya'nın yanına gidiyor.


Mangadaki mesaj şu "Sap döner hesap döner ıı.. tavuk döner..." her neyse deyimi unuttum ama siz anladınız :S.

Yani manga da bir grup çocuğun geçmişteki pişmanlıklarını temizlemeye çalıştıklarını,
arkadaş kavramını güçlüklerle öğrenmesini, İshida'nın nasıl değişim yaşadığını ve en önemlisi hayat mücadelesine tanıklık edeceksiniz. Mangaya Japonya İşitme Engelleri Vakfı da destek olmuş. Çünkü gerçekten Nishimiya'nın yaşadığı zorlukları o kadar iyi anlatmış ki. Ben yakınlarımızda olan Gençlik Merkezi'nin işaret dili kursuna gitmeyi düşünmeye başladım. Zaten en yakın arkadaşımın annesi işitme engelli olduğu için az çok aşinayım.

Ayrıcaa eğer duygusal bir insansanız son 7-8 bölümde ağlamanıza garanti verebilirim. Ama ben ağlamadım çünkü duygusuzum.






Ya bak görsellere bakınca bile içimde bi hüzün oluşuyor. Abi bu nasıl mangaydı ya. Kırdı geçirdi beni. O kadar övdüm siz de artık okuyun  bi zahmet hdhgjofr


OKUYUN!! OKUTUN! Shoujo manga yani ne olabilir ki diye düşünmeyin çünkü değil. Beğeneceğinize teminat verebilirim :c Plz okyn bunu :c











16 Haziran 2015 Salı

Yeni Şeyler Denemek İstiyorum *-*

Selamlaaaaaaaar! Az önceki ufak bi geçiş yazısıydı. Asıl yazım bu :D Şimdi yaz geldi evet tamam eyvallah orası ortak kararımız. Peeki yaz boyunca napacağız? Ben Ramazan yani oruçlar boyunca evde hunharca bilgisayar-anime-dizi üçlemesi yapacağım. Ama tatile gittiğimizde bunları yapmak bence saçmalık. Yani ayda yılda bi şehir deniz kenarına gitmişiz hala anime mi izleyeceksiniz... Ben böyle bunları düşünürken yeni keşfettiğim bi sahafa girdim. Girer girmez köşede bi kitapçık dikkatimi çekti. Gittim baktım ve bi dergi olduğunu gördüm. Derginin "Adı Yok". Yani "Adı Yok" derginin adı hfjfghh. Carpe Diem yayınlarının çıkardığı bi dergiymiş. Ama artık basılmıyormuş.  4 tane sayısını bulabildim ve bende hepsini aldım. Ama nasıl güzel dergiler. Şimdi size yazacakalrımı da o dergide buldum. Neyse konumuza dönelim çok konuştum yine -_- Eve geldim dergilerden birini bi açtım "Hayatınıza Renk Katın" diye bi liste var!! Allahım nasıl hoşuma gitti. Hem de yaz tatilinde yapabileceğim şeyler gibi. Listeyi tamamen yazacağım.

Hayatına Bir Renk Kat...

-Basketbol oyna 
Bi saniye bişi anlatcam. Ya ben 4. sınıfta sanırım 3'te olabilir. Basketbol kursuna yazılmıştım. Ama nasıl eğleniyordum. Tek kız bendim 30 kişilik salonda. Sonra biz ilerledik, kendi aramızda maç yapmaya başladık. Ama kimse bana kızım diye pas atmadı :C Sen kızsın dediler pas vermediler :'( Ben de basketi bıraktım. Çok üzücü bi hikaye değil mii :'(

-Motosiklet kullan 
Ehehehe yine ben :D Anlatabilir miyim? Teşekkürler. Şimdi geçen yıl ben dedemin motorunu kaçırmıştım :D Köyde gezerken beni dedeme şikayet etmişler. eve gelince dedem motoru kaçırdım diye dövmüştü. Sonra kendi bindi motora benzini bitirmişim bi de o yüzden dövdü dfjhfg Bu da böyle bi anım.

-Bozuk bir musluğu tamir et 
Şimdi bi gü şaka şaka fhgjhfj Bunda da bişey yok okumaya devam :D

-Hayatındaki iyi şeylerin listesini çıkar. 
Ne bu şimdi biz Pollyanna mıyız...

-Uzun zamandır aramadığın bi arkadaşını ara 
Tmm

-Gözden çıkarabileceğin elektronik bir cihazını söküp tekrar monte et
İnş cnm yha .s.s Ben bunu yapsam geri de birleştiremem ki...

-Akşam alacasında bir mezarlıkta tek başına yarım saat geçir 
İşte bu yapılır bee *-* Zaten büyük halamların evi mezarlıkta.....

-Çıplak ayakla sokağa çık 
Ya bu çok tatlış duruyor kesin yapcam *-*

-Daha önce gitmediğin bi semtin arka sokaklarında dolaş 
Oluur *-* Tatil yerlerini sokakları :3

-Bir saksıya biiber fidesi dik ve komşunla paylaş
Hmmmmm. Olabilir yani.

-Çok sevdiğin bir eşyanı ihtiyacı olan birine hediye et. 
Yooo dostum yooo!!!

-Fotoğraf albümünü düzenle. 
Kim uğraşcak yeea

-Sadece 3 gülük ömrün kalmış olsaydı neler yapacağının listesini çıkar. 
Ulan... Ama yapacağım :)) Hatta bloga da atarım :D

-Uzaktaki bir dostuna el yazınla mektup yaz,  kenarını süsle. 
Azerbaycan'a mektup gider mi ki :(

-Küçük bir kağıda gerçekleşmesini istediğin duaları yazıp, bir nehre ya da denize bırak. 
Ben yakcam :)

-Balkonda ya da bahçede seksek oyna 

-Bir bez bebek dik sonra da küçük bir kıza hediye et. 
Aaaaaaay :')

-Odanın duvarlarının rengini değiştir. 
Zaten boya aldık dün bu gece babamla boyayacaktık :D

-Kendine uzun beyaz bir gecelik dik ve başlık diktir. 
Töbe Yarabbim beyaz geceliği napayım ben.. Gece abim görür gulyabani zanneder yapıştırır bi tane....

Dergide yazanlar bunlardı. Ben aklıma yatan bir kaç tanesini yapacağım *-* Bunlar yaz tatilinde yapılacaklarım ama. oruç oruç bebek dikemem valla :D 

Ramazan'da geri kaldığım animeleri izleyeceğim. Ooo ooof Gintama 'da dehşet gerideyim, Angel Beats izlemek istiyorum, daha ovalar ve movieler var.... Film izlemek ve geride kaldığım yabancı dizilerime de devam etmek istiyorum! Blogla da son gaz devam edeceğim. 

HERKESE MUUSMUTLU TATİLLER!!

Yaz geldi falan filan....

Selamlaaar! Nasılsınız? Karneleri aldık tatil başladı falan filan.... Ya ben neden sevinemedim yaz tatilinin geldiğinee :C Tamam okula giderken hiç mutlu değildim ama tatilde mutlu olacağımı hiç sanmıyorum... Annem sürekli evde olacak bir kere. Ki okul günlerinde ailece tek evde olduğumuz gün Pazardı ve biz her pazar kavga ederdik. Allahım kabus gibi dhgjfhgkh. Atlantisli sofrayı topla, hala bilgisayar başında mısın sen!, masanın altını süpürdün mü bak belim ağrıyor benim, makinayı boşalttın mı, çamaşırları as güneş giedecek çabuk ol.... Bu laflar uzar gider. Allahtan bayramdan sonra evde olmayacağız dhgfjg. Ama o zaman da animeler, diziler, filmler yarıda kalacak :( Her neyse belki de abartıyorumdur bu yaz o kadar fena geçmez?

9 Haziran 2015 Salı

Ne İzledim? "Edward Scissorhands"

Selamlaaaaaar! Yine Tim Burton, yine Johnny Depp ve yine Beeeeeen!!!! Nabersiniz? Ben berbat geçen iki haftadan sonra bugün cidden iyiyim. Keyfim yerinde yani :D Bu yüzden uzun süredir izlemek istediğim bir film olan "Makas Eller"i izledim. Yine muhteşem bir filmdi! Kalpten gidecektim az daha :c

Edward Scissorhands’i yatan mucit, işini tam olarak bitiremeden ölmüş ve Edward’ı makaslardan oluşan elleriyle bırakmak zorunda kalmıştır. Münzevi bir yaşam süren genç, Peg Boggs’in onu evine götürmesiyle birlikte topluma karışmaya başlayacaktır. Fakat kimi sürprizler içeren bu buluşma, üzücü olaylara da gebedir... Hüzünlü ve komik bir Frankenstein hikayesi olan yapımın yönetmenliğini, tarzın usta isimlerinden Tim Burton üstleniyor. Klasikleşmiş bir modern çağ masalı olan Makaseller, defalarca izlenebilecek türde bir film.
 Filmi eğer izlerseniz 1990 yapımı olduğu için efektleri ona göre değerlendirmenizi rica edeceğim. Ki o yıllara göre çok çok muhteşem bir film bence. Bazı yerlerde kahkahalar attım, bazı yerlerde sinirlendim hele sonlara doğru duygusallaştı ki ben kalpten gidecektim :c

Filmde insanlık duygusunun aslında ne kadar basit olduğunu görüyorsunuz. Yani insanî duygular edinmeye çalışan bir robotumsu bir şey var

Edward çok masum. Dünya hakkında bir şey bilmiyor ve çevresindekiler onun bu saflığını kullanıyor. İçim parçalandı bunu görünce her ne kadar film de olsa. Haksızlığa ve ezilmeye tahammül edemiyorum. O yüzden film boyunca sinir krizleri geçirdim :( Şimdi filmi izlerseniz çok saçma diye düşünürseniz lütfen filmi tekrar izleyin. Çünkü alınacak çok ders var. Yine saçma buluyorsanız zevkler tartışılmaz derim. Siz öyle diyorsanız öyledir. Ama bence muhteşem bir filmdi.

Tekrar izlenebilecek nadir filmlerden benim gözümde. Oyunculuğa ve mekana diyecek sözüm yok her zaman ki Tim Burton her zaman ki Johnny Depp *-* Yaniiiiii bu yaz izleme listesine bu filmi de ekleyin :3 Pişman olmayacaksınız! ^-^

7 Haziran 2015 Pazar

Mimlendim! O mu Bu mu?

Yaren'e ve Beyza'ya çok teşekkür ederim ^^ Onların yanıtları için buraya ve buraya tıklayabilirsiniz
:3 Ben de Moka-chan, Shu-san. Renkli Tırtıl ve Mugilock-chan(?) mimliyorum! Etiketlemeye üşendim :c İyi eğlenceleer ^-^


1) İnce mi kalın mı?
Kalın *-* Elde tutarak okuması falan daha güzel. Kitap hissini tam veriyor :D

2) Artemis mi Ephesus mu?
Artemis. Ephesus kadar ergen yayınevi görmedim.

3)Dizi mi film mi?
Kesinlikle film!

4)Yeşil mi mavi mi?
Tonlarına göre değişir ama sanırım mavi.

5)Lydia mı Allison mı?
Sorular biraz tuhaf mı ne o.O Bence Allison o ilk göz ağrım :D

6) Matematik mi Türkçe mi?
Türkçe çok sıkıcı. Matematikte konusuna göre değişiyor. Ama Matematik diyorum.

7) Labirent Serisi mi Lux Serisi mi?
İkisini de okumadım. Ama Labirent diyorum. Lux da çok ergen gibi .s

8) Aynı Yıldızın Altında mı Siyah Damar mı?
Harry Potter!

9)Bilim Kurgu mu Fantastik mi?
Fantastik *-*

10) Aşk mı Dram mı?
Macera jhscgg

11) John Green mi Brandon Sanderson mu?
Ya John Green nefret ediyorum :< O yüzden B.S 


Yeni Manga: Happiness

Selamlaaar! Bugün size yeni çıkan bi mangayı anlatmak istiyorum. Manganın çevirisi bana ait. Önceden de çeviriyordum ama bi bölüm One Piece, bi bölüm Bleach derken artık tamamen bana ait bi mangam oldu *-*

Okumak için tık tık ^^

Önce konusundan bahsedeyim. Okazaki basit bir liseli gençtir, tam ezilmelik bir tip. Bir gece, arkadaşından aldığı bir DVD'yi geri götürmek için yola koyulur. Yakındaki bir çatıda bir kişiyi farkeder. O daha farkedemeden o adam ona saldırır ve onun boynunu ısırıp kan içer. Saldırgan kan içmeyi bırakır. Bu noktadan sonra Makoto saldırganın güzel bir kız olduğunu farkeder ve kız ona sorar: "Ölmek mi istersin yoksa benim gibi olmak mı?" Ve o yaşamayı tercih eder...




Tokyo Ghoul gibi birazcık. Daha 4 bölüm yayınlandı. Bugün 4'ü çevirip yolladım.Ve aylık çıkan bir manga. 40 sayfa genelde. Normalde Shounen manga pek okuyamam, nadirdir. Çünkü dövüş efektleri çok karmaşık geliyor pek bir şey anlayamıyorum. Ama bunda öyle bi problem yok. Tokyo Ghoul'da da yoktu pek o yüzden okuyabildim :D

Başroldeki çocuk hafif sapık olduğu için beni sinir ediyor :c Ama çok aptal bi tip değil iyi ki :D Her neyse şuanlık iyi gidiyor. Bakalım ileride nolacak! Bir sonraki yayında görüşmek üzeree!


5 Haziran 2015 Cuma

Londra'daki Ürkünç Berber Sweeny Todd Efsanesi!!

Bi önceki yayınımda Sweeny Todd'un filminden bahsetmiştim ve bunun gerçek bir hikayeden esinlendiğini söylemiştim. Gelin bakalım kimmiş ve neymiş bu Sweeny Todd? Bu arada arkadaşlar metni kendim bi yerden alarak yazdım. Aldığım site çok çok fazla yazım yanlışı yapmış. Kendim düzenledim. Ve 2,5 saatimi aldı. Alacağınız zaman emeğim adına kaynak belirtirseniz çok sevinirim. Teşekkürler ^-^

1700 sonlarında yaşamış İngiliz seri katil. 
Uzun yıllar boyuncaı Londrali bir berberin müşterilerinin boğazını kesip, cesetleri de hazırladığı bir düzenekle, dükkanının altındaki mahzene attığı, şarkılarda, tekerlemelerde, öykülerde yer almış. efsanenin arkasında bir gercek bulunabileceğini düşünen araştırmacılar yanılmamışlar, katilin öyküsünü net bir şekilde ortaya çıkarmışlar:
hikayesini, crimelibrary den derleyip anlatmadan önce Todd'un berber dükkanının bulunduğu fleet sokağının, su an birçok köklu İngiliz gazetesinin merkezlerinin bulunduğu ünlü Fleet Street olduğunu da belirtelim. 

Sweeney Todd 1748 de, tekstil isçisi bir ailede, 18.yy Londra'sının sefilliği içinde doğmuş. çağdaşı pek çok Londra'lı işçi gibi sefilliklerini alkole boğmak isteyen anne ve babası, Sweeney 12 yaşlarındayken ortadan kaybolmuşlar. tahmin, sarhoş olup bir yerlerde donarak öldükleri ki, bu o zamanlar için sık rastlanan bir ölüm şekliymiş.

Yalnız kalan Todd, bıçak ve ustura imali de yapan bir tüccarın yanına çırak verilir, iki sene içinde de ne olduğu bilinmeyen bir suçtan kendini Newgate hapishanesinde bulur. O zamanın adalet anlayışına uygun olarak her yaştan suçlunun bir arada kendi hallerine bırakıldığı, parasız mahkumların açlıktan öldüğü kaotik hapishanede 14 yaşındaki Todd, hapishane berberine kendini çırak kabul ettirerek hem hayatını kurtarır hem de berberlik öğrenir.

Hapishanede 5 sene geçirdikten sonra salınan Todd, Londra da seyyar berberlik yapmaya baslar. Todd'un ilk cinayetinin, zamanın gazetelerinde faili meçhul bir cinayet olarak geçen olay olduğu

sanılıyor: gazetelerde berber koltuğuna oturan sarhoş bir denizcinin, az önce gördüğü bir kadın hakkında konuşması üzerine kendi sevgilisinden bahsedildiğini anlayan berberin sinirlenip denizcinin boğazını kestiği yazılı.

Bu cinayetten birkaç sene sonra Todd, Fleet Street 186 numarada, üst katında oturduğu iki katli bir binada kendi berber dükkanını açacak kadar para biriktirir. Dükkanın mahzeni, zamanın Londra'sının altını dolaşan, kanalizasyon olarak kullanılan bir çok geçitten, mağaralardan, oyuklardan oluşan sisteme açılmaktadır. Todd, dükkanın tabanından mahzene bir delik açar, buraya da özel bir kapak yapar. Bunun üstüne sabitlenmiş berber koltuğuna oturan kişi, kapağın dönmesiyle kendini mahzende bulur, kapağın alt yüzündeki diğer berber koltuğu da kullanılmak üzere yerini alır. Bu durumda Todd'un, mahzene koşarak, eğer ölmediyse müşterisini öldürdüğü, cesedini de etrafı ağ gibi saran mağaralara sürükleyip sakladığı tahmin ediliyor.

Todd ile tartıştığı görülen birinin ölü bulunması, dükkanı yakınlarında birinin berber kıyafetli biri tarafından öldürüldüğünün görülmesi, dükkanına girip bir daha haber alınamayan bir kaç kişi hakkında dedikodular nedense mahkemeye çıkarılmasına nedense yeterli olmamış...

Bu arada, Sweeney Todd'un sevgilisi ve suç ortağı Sarah Lovett ortaya çıkıyor: Todd ile ne zaman nasıl tanıştıkları bilinmeyen dul bayan Lovett, iki katlı dükkanında Londra'nın en lezzetli etli

börekleri olduğu iddia edilen börekleri yapıp satan lüks düşkünü bir kadın. Bayan Lovett in mutfağının, Todd'un berberinin de açıldığı kanalizasyon ve mağaralar ağına gizli bir kapısı olması, Todd'un kurbanlarının etlerinin burada böreklerde kullanılmak üzere hazırlandığı inancına yol açmış.

Fleet sokağında bulunan ST Dunstan kilisesi rahipleri, kilisenin, tahmin edileceği gibi yine ayni kanalizasyon ve geçitler ağına açılan mahzeninden gelen rahatsız edici kokunun kaynağını bulmak için geçitlerde araştırma yaparlar. Kaynağını bulamasalar da kokunun ceset kokusu olduğu ve karanlık dehlizlerde bir yerlerden geldiği konusunda ikna olurlar. Londra!da zamanın polis teşkilatı olarak nitelendirilebilecek kurumun başkanlarından Sir Richard, St Dunstan kilisesini saran gizemli koku ile Sweeney Todd'un berber dükkanını saran kötü söylentileri birleştirmeyi akıl eder, Todd'un dükkanı artık gözlem altındadır. bazı müşterilerin dükkanı terketmediği anlaşılınca Sir Richard, harekete geçmeden önce dehlizleri iyice araştırmak için en iyi adamlarıyla beraber kilise mahzeninden yeraltına iner...


Pusula, baston ve yağ kandilleriyle donanmış grubun yeraltında dehlizlerde buldukları, gazetelere de ayrıntılı olarak yansımış: üst üste yığılmış sayısız ceset, bazılarının üzerinde kemiklerden sıyrılamamış etler, başka bir kösede de ayni çesitli çürüme aşamalarında insan kafaları.

Cinayetlerin failinin kim olduğundan emin, ama yeterli delil toplamak için biraz daha zamana ihtiyacı olan Sir Richard, adamlarını berberin evinde detaylı bir arama için gönderir, bu arada Todd'un dükkanda olduğundan emin olmak için, iki polis de müşteri olarak dükkandadır. o koltukta neler hissettiklerini bilemeyiz ama, iki gün içinde evde bulunan, bilinen kurbanlardan birinin ismini taşıyan giysi ve mücevherler, Todd aleyhine dava açılması için yeterli olmuş.

Todd dükkanına gelen polislere karşı koymadan teslim olurken sevgilisi Bayan Lovett, kendilerine insan eti yedirildiğini anlayan müşterilerince linç edilme tehlikesi geçirmiş. Bayan Lovett, idamın kaçınılmaz olduğunu görünce herieyi itiraf edip, giysisine sakladığı zehirle intiharı seçmis.


1801 yılıının Kasım ayındaki mahkemede suçlama, bugün bile kabul edilebilir şekilde, bazı kemiklerin sahiplerinin doktorlarca teşhisi, Todd un evinde bulunan giysilerin, eşyaların, mücevherlerin sahiplerinin kayıp olmaları, kayıp kişilerin en az 10'unun kaybolmadan önce Todd'un berber dükkanına gitme niyetlerinin olduğunun şahitlerce ifade edilmesi gibi sağlam kanıtlara dayandırılmış. Savcıya göre evde bulunan giysiler 160 ayrı insana ait ve dehlizlerdeki cesetlerin sayısı, üzerlerinde kalan az miktarda ete rağmen ortalığı kokuya boğacak kadar çokmuş.

Todd'un hiç bir zayıflık göstermeden, her kaybolan insandan sorumlu tutulamayacağı, evde bulunan giysi ve eşyaların cinayet kanıtı sayılamayacağı, kilisedeki kokudan sorumlu tutuluyorsa mahkemedeki kokudan da sorumlu mu olacağı gibi ifadelerle, olaylarla hiç ilgisinin olmadığı yönünde umutsuzca yaptığı savunma elbette bir işe yaramamış ve alınan karar idam olmuş.

Sweeney Todd, çocukken bir kez girdiği Newgate hapishanesinde, 40 yıl sonra, 2 ocak 1802 de idam edilmiş.


Woooow ne düşünüyorsunuz? Bence doğru olabilir. Şahsen ben inandım.. Ve eğer araştırırsanız yabancı kaynaklardan da doğruluğu hakkında bilgi bulabilirsiniz!! Benim çok hoşuma gider bu tür efsane şeysileri *-* Artık bloguma buldukça eklerim!! Bu arada iyi ki kızlar olarak berbere gitmemize gerek yok yoksa halimiz duman olurdu.... dgfkjfh. Bi sonraki yayında görüşmek üzereeee!!!

Ne İzledim? Sweeny Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi

Bu filmi dün gece izledim ve şuan bloga yazmak için araştırma yapınca gerçek bi hikayeden alındığını öğrendim.. Şuan iyi değilim bi saniye... 

 Tim Burton'un yönettiği dram, gerilim, müzikal tarzındaki 2007 Amerikan yapımı film. Başrollerinde Johnny Depp ve Helena Bonham Carter var. Filmde haksız yere hapse gönderilen Benjamin Barker (Johnny Depp) ve onun acımasız iş ortağı Mrs.Lovett'ın (Helena Bonham Carter) maceraları anlatılıyor.
Barker, yıllar sonra karısı ve kızının intikamını almak için "Sweeney Todd" takma adıyla Londra'ya burada eskiden kendisine ait olan berber dükkânına geri döner. Amacı karısı Lucy'yi ve küçük kızını kurtarmak ve onu haksız yere hapse gönderen Yargıç Turpin’i (Alan Rickman) öldürmektir.
Bayan Lovett, Barker'a karısı Lucy'nin kendini zehirlediğini söyler. Bu sırada, rakibi olan gösterişli İtalyan berber Pirelli (Sacha Baron Cohen), Barker’ı kimliğini açıklamakla tehdit edince, Barker onu boğazını keserek öldürür. Cesetle ne yapacağını bilemezken, Bayan Lovett bu krizi, kötü olan işini kurtarmak için çözüm olarak görür ve turtalarını insan etiyle doldurmayı önerir.
Sweeney, Yargıç Turpin'in onun ergenlik yaşındaki kızı Johanna’ya göz diktiğini fark eder. Yargıç, Johanna'nın vesayetini elinde tutmak ister.
Bu sırada Bayan Lovett'ın turtaları Londra'da ün salmıştır. Bayan Lovett saygınlık kazanmayı ve Sweeney’le evlenip deniz kenarında yaşamayı düşlemektedir. Fakat Sweeney'in aklında intikamdan başka hiçbir şey yoktur.
ULAN NE FİLMİ BEEE!! Beynimi aldı götürdü. Film bitince bi 30 dakika koltuktan kalkamadım boş boş PC ekranına baktım. Film yorumu için nereden başlayacağımı gerçekten bilmiyorum ama muhteşem ötesiydi. Boş vaktiniz varsa izlemeyin. BU FİLM İÇİN BOŞ VAKİT YARATIN!
Öncelikle Tim Burton izlediyseniz onun tarzını biliyor olmanız gerekir. İzlemediyseniz çok şey kaçırmışsınızdır ve hemen gidin bi Tim Burton izleyin. Ayrıca Tim Burton diyince aklıma benim direk Johnny Depp ve Helena Bonham Carter geliyor. Zaten Helena ile Tim evli hdsgjh. Ama Johnny Deep ve Helena Bonham çok muhteşem bi ikili değil mi yaaa bayılıyorum bu ikisine. Özellikle bir Potterhead olarak bu filmde Alan Rickan yani Snape ile Peter Pettigrew'in olması -Gerçek adını bilmiyorum..- Beni ayrı mutlu etti :') Bu kadro tam benliiiiiiik! 
Film bi kanın damlaması ve onun yol alması ile başlıyor. Filmin sonunda neler olduğunu anlıyorsunuz ve emin olun o kadar şaşıracaksınız ki noldu lan diyeceksiniz.
Haaaa unutmadan film Broadway Müzikali. Yani müzikal şeklinde. O yüzden filmi açınca niye hep şarkı söylüyorlar yaa demeyin :D

O yüzden filmi izleyecekseniz şarkıların altyazılı olmasına dikkat edin. Çünkü hikaye şarkı sözlerinde gizli ve 2 saatlik filmde toplasan 30 dakika konuşma vardır. Bir şey anlamazsınız. Ben türkçe altyazılı bulamadım. Bulduklarım hep ya Türkçe dublaj, şarkıları çevirmemişler veya 240P'ydi... LÜTFEN BU buradan izleyebilirsiniz. Endişelenmeyin dili sade. Çok fazla zor değildi bence. 
FİLMİ 720P İZLEYİN. BU EFEKTLERİ 480P AŞAĞISI KURTARMAZ ÇÜNKÜ. Her neyse ben bulamayınca orjinal dilinde izledim. Yani İngilizce altyazılı. Benim gibi izlemek iserseniz
Filmin çekildiği yerler, makyaj, kostüm, ışıklar her şey mükemmeldi. Tam Tim Burton derecesindeydi :') Şarkı sözleri ve melodileri ise o kadar güzeldi ki. İstemeden ezberledim bi kaç tanesini :'3
Eğer sözleri derinlemesine düşünürseniz aslında çok harika mesajlar var. Örneğin yüksek mevkili kişilerin haksız yoldan kazanç elde etmesi gibi.. daha fazla söylersem spoiler olacak.

Amaaaaa en şok edici şeye hazır mısınız??! Gerçekten Londra'da Sweeny Todd adında katil bir berber varmış ve herkesi kesip biçiyormuş! Bu film de oradan esinlenilmiş. Şimdi söylentinin tamamını ayrı bi yayın da yazacağım. Çünkü spoiler olsun istemiyorum ^^
Film izlerken 3 tane ekran görüntüsü aldım. Harika duvar kağıdı veya facebook kapak fotoğrafı olur diye .s .s 



 Yani kesinlikle izleyin bu filmi! Bayılacaksınız ama fazla kan sevmiyorsanız orda işler biraz değişir.... İyi seyirleeeeer!!



Tasarım: Şevval & Moka