29 Mayıs 2015 Cuma

Öğretmen Olup da Adam Olamayanlara İthaf



Bu yazımı okulumuzdaki Fizik "öğretmeni"ne ithaf ediyorum.

Değerli Hocam;

    Bu mektuba "Sevgili Hocam" diyerek başlamayı çok isterdim fakat benim için bi sevginiz yok. Değeri ise öğretmen olmanıza bağlıyorum. Bugün size tam 3 aydır sunmaya çalıştığım ancak beni görmezden gelerek sunmama izin vermediğiniz proje ödevimi sundum. Ancak hatırlıyor musunuz nasıl sunduğumu? Hatırlayamıyorsunuz çünkü sunamadım. Beni tahtaya kaldırıp 40 dakika boyunca duvar kenarında bekletişinizi, tüm konuyu sizin anlatışınızı, benimle alay ederek sınıf önünde rencide ettiğinizi hatırlıyor musunuz peki? Ben çok iyi hatırlıyorum da o yüzden.

Bugün benim için 11 yıllık öğrenci hayatıma bir kara lekeydi. Ve bir kez daha TM öğrencisi olduğum için şükür ettim. Hocam, bugün nasıl bi tutum sergilediğinizin farkında mıydınız acaba? 17 yaşında bi genç kızı öyle rencide etmek, sınıfın ortasında aşağılamak sizce bir eğitimciye yakışır bi hareket miydi? Kusura bakmayın ama "Öğretmen" sıfatı size yakışmıyor. Mesleğinizin hakkını veremiyorsunuz. Siz bugün belki sınıfta eğlendiniz ama benim için 2 yıldır her dersiniz nasıl geçiyordu haberiniz var mı? Fizikten zaten hiç anlamıyorum ve sağolun siz de sevmem konusunda hiç yardımcı olmadınız. Aksine soğuttunuz. Bugün sınıfta ağlamamak için kendimi zor tuttum, gözlerim yandı. Ve siz bir öğretmensiniz. Beni bu hale düşüren bir öğretmensiniz.

Siz öğretmen değilsiniz. egonuzu tatmin etmek, eğlenmek için benim gibi öğrencileri kullanan birisiniz. Sınıfta düştüğüm durumdan haberiniz var mı? Ya da nasıl hissettiğime dair bi bilginiz var mı? 34 kişi size gülerken o sırada nasıl hissettim empati kurar mısınız lütfen? Bir öğretmen böyle yapmaz. Bize her ders övdüğünüz Baş Öğretmen Ulu Önder Atatürk sizin bu halinizi görse napardınız? Hiç mi utanmadınız bugün bana öyle davranırken? Tamam derslerim iyi değil ama şu zamana kadar size karşı bir saygısızlık yapmadım. Sözlü notuma 50 girdiniz gıkımı çıkarmadım. Ama ben bu muameli haketmedim Hocam. Hala Hoca diyorsam bulunduğunuz konuma duyduğum saygımdandır.

Üniversite okumakla adam olunmayacağını gösteren en büyük örneksiniz. Tebrik ederim. Okumuşsunuz ama insan olamamışsınız. Çok yazık halbuki insanlık daha değerlidir. Çok yazık. Size çok acıyorum. Belki ben sadece bugün küçük düştüm ama siz her gün küçük düşeceksiniz.

                                                              Saygılarımla Öğrenciniz
                                                          Elif Kara




Anime ve Manga Tavsiyesi: Ao Haru Ride

Selaaam! Dün okuldan gelince çerez niyetine yeni animeye başlayayım dedim vee bugün bitirmiş olarak karşınızdayım! Zaten 12 bölümdü. Ama çok yarım bi yerde bitince mangasını okuyayım dedim. Mangası da 49 bölüm zaten. Onu da 2 gece de bitirdim. Ama nasıl bitirdim ne siz sorun ne ben söyleyeyim....


Önce konusu ile başlayalım.

Yoshika Futabanın yeni bir lise öğrencisi olarak görünüşünü ve hayatını sıfırlamak istemesinin bazı sebepleri vardır. Güzel olmasından dolayı orta okuldayken kız arkadaşları tarafından hep dışlanmıştır ve bir yanlış anlaşılmadan dolayı hoşlandığı çocuk Tanaka-ku'na, hislerini açıklayamamıştır. Artık lisededir ve elinden geldiğince erkek gibi davranmaya çalışacaktır. Böylece arkadaşları artık onu kıskanmayacaktır. Hayatından gayet memnunken Tanaka-kun ile tekrar karşılaşır ama bu sefer onun adı Mabuchi Koudur. Tanaka, bir zamanlar Futuba ile aynı hislere sahip olduğunu açıklamıştır ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Futuba, üç yıl önce başlayan aşkına devam edebilecek midir?

Öncelikle ben bu yorumumu mangaya göre yapacağım. Çünkü animesi çok çok az bi kısmı ele almış. Sanırım animenin ikinci sezonu gelecek. Ama yorumu mangaya göre yaptığımda birşey fark edeceğini sanmıyorum. Nasılsa aynı :D

Ya bu nasıl bi anime/manga!! Sayın mangakalar hiç mi utanmadınız bunu çizerken :'( Hiç demediniz biz bunu yazıyoruz ama okuyucuların kalp sağlığı ne olacak!! Dayamışlar yakışıklı karakterleri, güzel kızları. Biz de okuyoruz :'( I CRİ EVRTM!!

Yandaki güzel tabloya bakar mısnız? :'( Şuan bu görüntü size birşey ifade etmeyebilir ama benim için 49 bölüm manga + 14 bölüm anime demek! Bunun için kaç şey bekledim, kalp krizi tehdidi oluştu, strese girdim, saçlarım döküldü!!

Sizde de oluyor mu ben böyle manga ve roman okurken kendimi kaybediyorum. Yatakta tepiniyorum, hatta sevinç dansları yapıyorum. Ama bu manga da ağırlı olarak yatakta tepindim. Hatta gece abim odama gelip "Gerizekalı gerizekalı hareketler yapma, yat zıbar! Kendi odamdan duyuyorum tepinmeni!" diyerek beni linç etti.....

E ama abi sen biliyor musun benim ne çektiğimi :'(

Öncelikle neden bu kadar çıldırdım?

1- Kız bazen çok uyuz oldu, beni deli etti ama okuduğum en aklı başında manga karakterlerindendi.

2-Çünkü manga da Kou var! Kou dediğim yandaki kişilik :))).
Çok tatlı değil mi :3

3- Kou tam bir züppe!! Çok ciddiyim. O kadar burnu havada davrandı ki bi 5-6 bölüm nefret kustum.

4- Sonralardan Touma karakteri devreye girdi ki ondan bahsetmeye kalbim dayanmayacak...

5- Başrol kız karakterimiz olan Futaba, zoraki olarak bazı kararlar verdi ki ben çıldırdım..


Şimdi ben okurken Kou'ya o kadar sövdüm saydım ama onun yaşadığı şeyleri ben de yaşasam herhalde daha farklı olamazdım. Kou'nun fazlaca hatta bayaa bayaa fazla ailevi meseleleri var. Buna kendi sorunları da eklenince haliyle baya soğuk bi' insan oluyor. Futuba ise orta okuldan beli Kou'ya aşık bi hanım kızımız. Aklı başında birisi. Gibi. Yani liseye geçince dışlanmayayım diye erkek gibi davranıyor. WTF?! Bu ne saçma bişi ya dhfgnk. Sonra bi de Yuuri var ki ismini görünce gülesim geliyor :D Bu da Kou'yu seviyor ama Futuba ve Yuuri arasından su sızmıyor! Çok tatlış değil mi :3 Sonra Shooku var. Kız tam bir Tsundere. Dıştan duygusuz, vicdansız görünse de içten pamuk gibi bi kalbi vaar! Sonra Touma var ki o da benim aşkım! Futuba'yı seviyor. Giratcı bi beyimiz ve çok tatlı bi gülümsemesi var ^-^



Manga'yı okurken sık sık snap attım ve nasıl çıldırdığımı arkadaşlarım da gördü :D Hatta ertesi gün okulda "Atlantisli dün napıyodun sen yaa" gibi tepkilerle karşılaştım :D Snapchat ismim darkella06 bu arada. Neyse devam ediyorum.







Aslında manga da tüm klişeler toplanmıştı ama o kadar eğlenceliydi ki. Yer yer güldüğüm, kahkaha attığım, hatta ağlamaklı olduğum bölümlşer oldu. Çizimler falan o kadar güzel ki!! Mimikleri muhteşem yapmışlar. hele Kou!!!

Utanmış, kızarmış karakterleri niye bu kadar tatlı çiziyorlar :(((












Bu ne ya dhgdfhh.  Sır bu mimikler için bile okunur bu manga :D Mangakaya gerçekten bayıldım :D








Utanmaz arlanmaz mangaka burada kalp çarpıntısından ölelim diye bi sahne çizmiş. Kötü mangaka!!! Nefret ediyorum senden .<.<












İşte böyle bi mangaydı. Bana kalırsa mangasını okuyun hem daha eğlenceli ve güzel oluyor hem de Shouju manga izlemek bana saçma mı desem biraz işsizlik gibime geliyor. Shounen animeler *-*!!

Tabi ki görüş farklılığı. Başka bi yayında görüşmek üzereee!!!

24 Mayıs 2015 Pazar

Her Gün Bir Müzik: If I Die Young

Selamlar! Uzun süredir müzik önerisi yapamadım. Aslında aklımda çok var. Daha fazla birikmeden bi yerden başlamak gerek! Çoğunuz biliyorsunuzdur belki ama ben 2 ay önce keşfettim bu şarkıyı ve sürekli dinliyip duruyorum. Şarkının adı "If I Die Young".


Şarkıyı aslında 'The Band Perry' söylüyormuş. Ama ben Nightcore sayesinde tanıdım. Araştırınca orjinal sahibin bu tatlı hanım olduğunu öğrendim. 

Şarkının ritmi, melodisi, sözleri o kadar hoş ki.. Kendimi zorda hissettiğimde rahatlamak için dinlediğim şarkılar listesine girdi kendisi.

Hadi sözlerine bakalım!




If I die young bury me in satin
Genç ölürsem beni saten içinde göm
Lay me down on a bed of roses
Sink me in the river at dawn
Beni güllerden bir yatağa yatır
Beni bir nehire göm şafakta Send me away with the words of a love song 
 Beni bir aşk şarkısının sözleriyle uğurla
Lord make me a rainbow, I’ll shine down on my mother
Lord beni bir gökkuşağı yap, aşağıya doğru parlayacağım annemin üzerine
She'll know I’m safe with you when she stands under my colors, oh and
Renklerimin altında durduğunda benim seninle güvende olduğumu bilecek
Life ain't always what you think it ought to be, no
Ve hayat her zaman ne olması gerektiğini düşündüğün gibi değil ain't even grey, but she buries her baby Gri bile değil, ama o bebeğini gömüyor
The sharp knife of a short life, well 
Kısa bir hayatın keskin bıçağı, peki
Sink me in the river at dawn
Beni bir nehire göm şafakta
I’ve had just enough time Sadece yeterli zamanım vardı And I’ll be wearing white when I come into your kingdom Senin krallığına geldiğimde beyaz giyiniyor olacağım I’m as green as the ring on my little cold finger
There’s a boy here in town says he’ll love me forever
I’ve never known the lovin' of a man Ve bir adamın sevgisini hiç tatmadım But it sure felt nice when he was holding my hand Ama elimi tuttuğunda bu kesinlikle harika hissettirirdi
Kısa bir hayatın keskin bıçağı, peki
Burada şehirde beni sonsuza kadar seveceğini söyleyen bir çocuk var Who would have thought forever could be severed by Sonsuza kadar ayrılmış olabileceğini düşünecek olan So put on your best boys and I’ll wear my pearls Bu yüzden en iyi erkeklerini al ve incilerimi takacağım What I never did is done Hiç yapmadığım şey tamamlamak Düşüncelerim için bir penny,
 oh hayır onları bir dolara satacağım
Funny when you're dead how people start listenin’
They're worth so much more after I’m a goner Onlar çok değerli ben yararsız olduktan sonra daha da fazla And maybe then you’ll hear the words I been singin’ Ve belki o zaman kelimeleri duyacaksınız söylüyor olacağım Komik öldüğünde insanlar nasıl da dinlemeye başlar The ballad of a dove Bir güvercinin şarkısı Barış ve aşkla yayılan
So put on your best boys and I’ll wear my pearls
Gather up your tears, keep ‘em in your pocket Gözyaşlarını topla, onları cebine koy Save them for a time when your really gonna need 'em oh Onları gerçekten ihtiyaç duyacağın bir zamana sakla





Aaah ah şarkının sözlerini ben niye bu kadar sevdiim! Bilmiyorum ama özellikle "Komik, öldüğünde insanlar nasıl da dinlemeye başlıyor" ve "Gözyaşlarını topla, onları cebine koy. Gerçekten ihtiyaç duyacağın bir zamana sakla" kısımları o kadar çok hoşuma gidiyor kii!

Dediğim gibi ben Nightcore'dan öğrendim. Ve hala bu versiyonunu daha çok seviyorumOnu da dinlemek isterseniz diye koydum.

Keyifli Dinlemeleeer!

Yağmurlu Bi Yazı ve Cumartesi

Selamlar! Bu cumartesi ağır sınavlarımın bitmesi şerefine dershaneye gitmedim. Sadece iki sınavım kaldı Tarih ve İngilizce. pazartesi kurtulcam inş. Sonra ooh sabahlar olmasın dfgdj Geceleri korku filmleri, korku animeleri; gündüzleri yemek denemeleri, komedi filmleri, bisiklet sürmeler.... Hoş oruçlar başlayacak sabahları pek bir şey yapamayacağım ama oruçlarla okulların kapandığı o iki hafta bana yeter :D Neyse ben bunları demeyecektim ya.. Asıl konu gelelim.

İşte ben cumartesi günü evdeydim ya, benim dışımda da herkes dışardaydı. Abim dershaneye gitti, annemle babam sınav gözetmeni. Allah Allah tüm ev bana kaldı gfshjd Sabah kalktım kimsecikler yok. İlk bi sevindim falan sonra kahvaltı yaparken kimse niye yok triplerine girdim. Ama çabucak atlattım onu da. Sonra uzun süredir çizim yapmadığımı fark ettim-1 HAFTA OLMUŞ-. Oturdum şunu çizdim.

Anime karakterleri çizmeye bayılıyoruum bayılıyorum! Daha var böyle çizdiğim belki arada onları da paylaşırım. Çizim yapmayı çok seviyorum. Arkadaşlarım oha hiç mi üşenmiyorsun diyorlar ben de onlara diyorum ki "NeFeS aLmAkTaN ÜşEnİoR MuSuNuZ?" Şaka maka benim için gerçekten rahatlatıcı bi aktivite.

Ama çizim kısmı iyi hoş da boyama faslı beni yıpratıyor. Çünkü bazen gölgelendirmeyi yapamıyorum veya o sırada elimden o renk çıkmıyor. Halbuki iki farklı markanın 24'lü boya setini kullanıyorum. Yine o renk olmuyor :( Allah affetsin :D

Aslında resimde kızın tişörtü ve pantolonunun aynı renk olması gerekti ama ben tişörtü çizerken 4 farklı renk kullanınca pantolonda aynı tonu yakalayamadım :D



İşte ben bununla uğraşırken Dilara aradı paten sürelim falan dedi. Ben de olur dedim. Ama 8 yıldır sürmeyince patenler ayağıma küçük geldi haliyle. Ben de bisikletimi götürdüm. Okul bahçesinde buluştuk Dilarayla. Sonra baktık ki okul kilitli! Okulun demirleri omuz hizamızda içeri giricez ama benim bisikletim mani oluyor. Ben bunu diyince Dilara bisikletimi kucaklayıp karşı tarafa bırakmasın mı!!!... BİSİKLETİ KUCAKLADI... Ben orda şok. 50 kilo kız koca bisikleti demirlerden geçirdi gdfsjfdg.

İşte biz takılıyorken hava dehşet sıcaktı. Başımıza baya güneş geçince okul çardaklarına oturduk. Karşı marketten çekirdek kola aldık başladık dedikoduya. Aradan 20 dakika geçti geçmedi hava birden kapandı, rüzgar çıkmaya başladı. Neye uğradığımızı şaşırdık. Dilara yağmurdan nefret eder ama ben kapalı havaları gerçekten çok severim. Ama beraber olunca Dilara da keyif aldı bu sefer.

Yağmur başladı. Ben kaptım hemen patenleri yağmurun altında sürmeye başladım. Ama nasıl eğleniyorum. Sonra Dilara da benim bisikletimi aldı. Koskoca kilitli okul bahçesinde iki kız yağmurun altında paten ve bisiklet sürüyor. Görenler güldü geçtiler. Biz ıslana ıslana koşuşturduk etrafta. Bi de camlardan sınıflar görünüyordu çok ürkünçlüydü.

Eveeet asıl yazımız sanırım burada başlıyor. E Atlantisli o kadar saçma şeyi niye yazdın o zaman? Bilmem .s Yazasım geldi.

Sizi bilmem ama ben yağmurlu havaları çok severim ve yağmur yağdığı zaman mutlaka dışarı çıkarım. O ıslak yollar, kaldırımlar, toprak kokusu... Beni mest eder. Belki sonbaharda doğduğum içindir. Bilinmez. Yağmur yağdığında hemen çekerim eşofmanları koştur koştur sokağa çıkarım bi orda bi burda koşarım.

Çok ciddiyim tüm gücümle, tüm kaslarım yanana kadar koşarım. Taa ki sonunda yorulup ıslak yerlere yığılana kadar. Yağmurun tadı böyle çıkar azizim. Evde çayla falan çok sıkıcı benim için. Zaten hiperaktifliğim var Yağmurlu günlerde daha çok coşuyorum.

Yağmur demek özgürlük demektir benim için. Neden bilmiyorum ama yağmurlu havalarda kendimi o kadar özgür hissediyorum ki... Islanırken, o her yağmur damlasının yüzüme düşmesi, hafif serinlik benim için tarifsiz duygular. Hele yağmurda koşmak... Sanki hayallerime doğru koşuyormuşum gibi. Bi yazımda da demiştim sonbahar bana hayallerimi yansıtıyor diye. Hayallerimi sonbahar mevsiminde yağmur altında koşarken gerçekleştireceğim. Buna eminim.


Ya okulda bile yağmur yağınca dersten çıkıp bahçede koşuyorum o kadar eğleniyorum dgfhsd O yüzden yağmur yağınca herkes bana bakar, hocalar bazen "Hadi çık bari Elif" diyorlar hgfdjhd Okulumu seviyorum :')

Sevgilimle yandaki hareketi yapmadan ölmek istemiyorum :D


 Neyse çok konuştum. Sağlıcakla kalııın!

19 Mayıs 2015 Salı

Parodi Yayınlarından Bir Jest :3



Kitabın Adı: Olur Böyle Boktan Şeyler

Yazar: Rick Spriengfield
Yayınevi: Parodi Yayınları
Sayfa Sayısı: 328 sayfa

Çok değerli Parodi Yayınları bana mesaj atıp beraber çalışmayı teklif edince gözüm kapalı kabul ettim *.* Bu kitabı zaten uzun süredir okumak istiyordum ama nedense almayı erteledim veya önceliği başka kitaplara verdim. Sonunda kitabı okuyabileceğim hem de Parodi Yayınları kendi elleriyle bana  vermiş olarak *-* Gelin konusuna siz de bakın;
“Hey Tanrım!Bir dahaki sefere ben çaldırsam sen beni arar mısın?”
Hayatınızın en berbat günlerini yaşıyorsunuz. Tam olarak dibe vurmuş durumdasınız. Sonra aniden karşınıza bir telefon numarası çıkıyor. Arıyorsunuz. Telefonun diğer ucunda hiç tanımadığınız bir ses: Tanrı'nın sesi.Muhtemelen bunun bir şaka olduğunu düşünüyorsunuz.Ya da belki de delirdiğinizi.Fakat bu ne bir şaka ne de siz keçileri kaçırdınız.Sahi, o numarayı yeniden aramaya cesaret edebilir miydiniz?“Konuşmamız gerek Tanrım. Aslında bunu çok daha önce yapmamız gerekirdi ama beni ciddiye almadığının farkındayım. Oradan nasıl göründüğü hakkında en ufak bir fikrim yok ama bilmeni isterim ki buradan bakıldığında işler pek de yolunda gitmiyor.Yani dünyayı diyorum.Farkında mısın bilmiyorum ama boka batmış durumdayız.Hey, sana söylüyorum, beni duyuyor musun? Ah hadi ama…Kontör tam da bitecek zamanı buldu. Hey Tanrım, bir dahaki sefere ben çaldırsam sen beni arar mısın?
Şu hafta bir bitsin önceliğim bu kitap olacak. Teşekkürler Parodiii :3

Üzgünüm Hocam Ama Törene Gelmeyeceğim


Tüm millet olarak 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'mız kutlu olsuuun! Ulu önderimiz bugün tüm zorluklara rağmen Samsun'a giderek Kurtuluş Savaşı'nı başlatmıştı. 
Yaşım çok büyük değil kabul ediyorum ancak benim dönemimde yani ben ilkokuldayken yaklaşık 6-7 yıl önce biz bugünleri o kadar coşkuyla kutlardık ki. Okulda törenler olurdu, uçaklar geçerdi onları izlerdik, evimiz yakınsa stadyuma giderdik o olmazsa TRT 1'den takip ederdik. Yani tam bir bayram havasında geçerdi. Ancak şimdi görüyorum ki sıkıcı,iç bayan konuşmalar, zorla okunan şiirler ve yoklama alınacak zoruyla bizi törene götürmeleri..... Üzgünüm ama 19 Mayıs demek bu değildir. Ve ben bunlara katılmayınca vatan haini falan da olmuyorum. Şimdi ki öğrenciler benim az önceki dediklerimi yaşıyorlar mı veya yaşayacaklar mı merak ediyorum ama ben bayramı tam bayram olarak kutlamak istiyorum. Kermesler, şarkılar eşliğinde kurtuluşumuzu kutlamak istiyorum. Konferans salonlarında okunan tarihçelerle değil. 

Üzgünüm hocam ama törene gelmeyeceğim...

Yeni Blog Tasarımım!

Uzun süredir tema üzerinde değişiklik yapmak istiyordum. Ama nedense şuan ki temam hoş geliyordu. Taa ki Sevgili Yaren zor okunduğunu söyleyene kadar..... Ben de yeni bi tema arayışına girdim. Amaaa gelin görün kü bu tema, kod, html falan hiç anlamıyorum onlardan :( Ben de bir bilene danışmayı karar verdim ve Moka-chan'a sayısız mailler attım :D Sağolsun o da sabırla tek tek yanıtladı hala da yanıtlıyor :D Kendisine çok teşekkür ederim.

Gerçi hala çok içime sinmedi tema. Benim gibi siyah ve çoğunlukla koyu tonları tercih eden biri için çok fazla pembe. Ama ilerleyen zamanlarda daha fazla değişliklik yapabilirim diye düşünüyorum. hem Moka-chan bana yardım der :) Değil mi Moka-chan? :D Çook çok teşekkür ederim ^^

15 Mayıs 2015 Cuma

Bloggerlık Evrimim

Selamlar! Nasılsınız? Çoğunuzun sınav haftasında olduğunu düşünerek cevabı kendim yanıtlıyorum. "Stresli" Alın benden de o kadar. Daha 4 sınav olduk ama o kadar doldum ki, hafta sonunu iple çektim. Cuma günü gelse de bloga yazsam diye...

Bloga yazmak. Eveeet asıl konumuz başlıktan da anlayacağınız üzere bu. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama bi kaç haftadır blogumun asıl konusundan çevirdim. (Ne diyorsun Atlantisli?!) Yani ismimden de anlayacağınız üzere ben bir kitap bloguy(d)um. İlk zamanlarda okuduğum kitapları yorumlamak, paylaşmak için açmıştım bu blogu. İlk başlarda bence gayet iyi gidiyordum. Okuduğum kitapları olabildiğince yorumluyor, videolar, müzikler gibi medya ögeleri ile de destekliyordum. Sonra birden aklıma İnstagram hesabı açmak geldi. Ve benim için -çok küçük gibi görünse de- hayatımın dönüm noktası gibi bir şey oldu.

Hiç adını duymadığım kitapların, yazarların çok popüler olduklarını gördüm. Yepyeni yazarlar ve kitaplar keşfettim. Yani ben kendimi kitaplarla ilgilenen birisi zannediyordum. Buna güvenerek kitap blogu açmıştım ama hiç sandığım gibi bi bilgi birikimim yokmuş. Öncelikle sürekli aynı tür okuduğumu fark ettim. Fantastik.. Sürekli fantastik okuyormuşum. En sevdiğim tür kendisi. Ama kitap kültürünün bununla sınırlı kalmaması gerektiğini anladım. Ve dikkatimi çektiği sürece her türü denemeye çalıştım. Young Adult, Distopya, Siyasi, Klasik... Anlayacağınız bookstagram olmak bana çok yönlülüğü öğretti. Ama bunun olumsuz bir yönü de vardı tabi ki.

Benim için bu süreç deneme yanılma gibi bi şey oldu. Yani ben yeni türler keşfederken o kadar gereksiz ve saçma kitaplar da okumuş oldum ki vaktime acıdım. Şükürler olsun ki kısa sürede fark edip eski seçici halime geri döndüm. Artık tam olarak hangi türleri sevdiğimi biliyorum. Ve her övülen kitaplara balıklama atlamıyorum. Zaten öyle sevmediğimi önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim. Neyse yine çok konuştum... Pekala sadede geliyorum.

Instagram hesabı açınca fark ettiğim bir diğer şeyse herkesin blog açıyor oluşu. Çoğu kişi önce bookstagram olduktan sonra blog açıyor sanırım. Ben açılan blogların çoğunu inceliyordum. Hepsi birbirinin aynısıydı. Ve sonralardan acı bi gerçek kafama dank etti "Benim blogum da herkes gibiydi." Yani sadece kitap yorumuydu. Sıradanlıktan nefret eden bir insan olduğum için uzun bi süre blogumda farklılık yaratacak şeyler düşünmeye başladım ve buldum! Tamam kitaplar en büyük ilgi alanım olabilir ama asosyal biri olarak film, dizi ve animelerle de kitaplar kadar ilgileniyordum. Sonunda onları da bloga eklemeye karar verdim. Bunun yanına da okuduğum mangaları ekleyince.... VOİLA! Blogum gerçekten içime sinmeye başladı. Yani artık en azından kendimi herkes gibi hissetmiyorum.

Sürekli kitap okuyamıyorum. Yani arada kitap okuma isteğim gidiyor. Bloıga yazacak şey olamazdı yani. Ayrıca blog yazmayı çok seviyorum. Ne kadar az takipçim olsa da bu işi çok seviyorum. Yani okuyacağınızı bilsem saatlerce yazabilirim. Her neyse okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Bundan sonra yeni blogum ve ben karşınızda olacağız!!







10 Mayıs 2015 Pazar

Anime Zamanı! "Ookami Shoujo To Kuro Ouji"

Selamlaaar! Kitap okuyamadığım bu depresif günlerde manga ve animelere sarmış vaziyetteyim. Peki "Atlantisli sınav haftan başlamadı mı?" diye soracak olursanız bu hafta başlıyor ve vermem gereken 3 ders var :) :) Ama ben naptım sizlere tavsiye verebilmek için anime izledim üstüne üstlük 1 günde bitirdim! Hepsini sizin için yaptım. Sadece sizin için agsfdhd.

Bu haftaki animemiz "Ookami Shouju To Kürk Ouji" türkçesi Kurt Kız ve Kara Prens gibi birşey sanırım.

Bu animeyi bi yerde görmüştüm ama farklı bir adla. Sonra konusunu okuyunca bunun o anime olduğunu anladım. Zaten 12 bölüm diye tüm işsizliğimle başlayıp bir günde bitirdim.

Konusunu kısaca özetleyeyim "Erika diye bi kız var. Liseye geçerken sınıfa çevre edinebilmek için yolda görüp yakışıklı diye fotoğrafını çektiği çocuğu sevgilim diye tanıyor. Sonra bi bakıyor ki bu çocuk yan sınıflarında!!! Hem de okul popisi! Abv Erika! Teneffüste gidiyor durumu izah ediyor. Çocuk ta diyor ki " Tıbı ki sivgilin gibi divrinibilirim ımı sindi binim kipiğim ılıcıksın" :) Yani çocuk piskopat çıkıyor! Erika'ya köpek muamelesi yapıyor.

Veeee yine Shouju manga yine Shouju anime. Şu zamana kadar hep kanlı, vurdulu kırdılı erkek animeleri izlemişimdir ve onlar çok hoşuma gider. İlk kez romantik anime izledim tabi ki bi Gintama değil ama bunu da çok beğendim :3

Bazı yerlerde baya güldüm dbdnnd Hem komik hem de eğlenceli bi animeydi. Cıvık cıvık romantizm olan animelerden değildi. Yeri geldi Kyoya yani yakışıklı çocuğumuza üzüldüm yeri geldi Erika'ya kızdım. Ya niye bu animelerdeki kızlar bu kadar kezban oluyor? Kyoya-kun nereye gidiyoruz? Kyoya-kun neden böyle dedin? Kyoya-kun sen bunu sevmezsin ki... ULAN APTL ERİKA KAPA ÇENENİ TAKİP ET ÇOCUĞU! AYDA YILDA ROMANTİKLİĞİ TUTMUŞ MAL MAL KONUŞUYORSUN! Eeeeeen sevmediğim kız tipi. Ama sadece bi kaç yerde böyleydi Erika.


Tek sevmediğim unsur Erika'nın sevgilim olmazsa lise hayatım geçmez anlayışıydı. Yoo 17 yıldır sevgilim yok gayette hayat geçiyor dbndndn Buradan okuyucuya sesleniyorum. Hey sen! Sevgili falan diye uğraşmana gerek yok. Eğer karşına çıkmıyorsa uğraşma herşeyin yeri ve zamanı vardır. Hem bu yaşta ne öyle birine bağlancaksın falan. Hiç benlik değil.


Anime de de Erika Kyoya onu sevsin diye her türlü garip guraba hareketi yapıyordu. Çok yüzsüzdü. Ben olsam çoktan kapı dışarı ederdim. Onla mı uğraşcam. (ALLAHIM ÇOK BÜYÜK KONUŞUYORUM SEN UTANDIRMA JHYTRG) Ulan o kadar attım tuttum başıma gelirse böyle birşey yakarim burayı :D








Bu arada yine bi fangirl krizleri geçiriyorum! Daha Mamura'yı atlatamamışken sen nereden çıktın be Kyoya! Şimdi itiraf yapacağım. Mamura'yı kat be kat daha fazla seviyorum. Ama Kyoya'nın umursamaz serseri tavrı *.* Ben bad boy severim dbdbbfn O değil de bu da sarışın acaba sarışınlara karşı bi zafım mı var o.O Yok yaaaa. Ben esmer severim dhfbnfhfj





Ağağağağa şunun tatlılığına bakar mısınız! Bizim odun Kyoya nasıl da tatlı :')

Yani güzel bi animeydi. Keyifli gönül rahatlığı ile izleyebilirsiniz! Ama Kyoya ve Erika sahnelerine kalbiniz dayanır mı bilmem! Zira çok tatlılar
*.*

Not: bu Japonlar da gerçekte kısa küçük zayıf cılız bişeyler bu animelerde niye kendilerini Herkül veya Barbara Palvin gibi gösteriyorlar anlamıyorum dcchfhfhb

8 Mayıs 2015 Cuma

Noragami'nin 2. Sezonu çıkıyor!!!

Ayy ay müjdemi isterim arkadaşlar! Noragami'nin ikinci sezonu çıkacakmış! Sanırım haftalardır aldığım en güzel haber bu! Zira animeyi izleyenler bilir. Bu kadar harika bir animenin tek sezon olması çok üzücü ve saçma oluyordu.



Bi arkadaşım mesaj atmış ve trailer linkini atmişti. "Hadi lan ordan yeme beni bu hayran yapımı" diyerek ikinci sezonu yalanlamıştım... Taaa ki resmi açıklamayı duyana dek! Ciddi ciddi NORAGAMİNİN 2. SEZONU ÇI KI YOR! Ay nasıl sevinçliyim :')


Sonunda bu üçlüyü tekrar görebileceğiz ^^ Yato yu o kadar özledim kiğğğ *.* en sevdiğim kami sensin :') (Kami Japonca'da Tanrı demek (Töbeler olsun! Allahın gücüne gitmesin de .s))

Peki ben bu kadar tantana ettim! Ne bu Noragami diyenler için;



Anime, 8 milyon tanrının yaşadığı, ölü ruhların bu tanrılara hizmet ettiği ve diğer ruhların ise insanların işlerine burnunu soktuğu bir evrende geçiyor. Hiyori Iki ortaokul öğrencisidir ve sınıf arkadaşları tarafından dalga geçilen biridir. Daha fazla dayanamayıp gizlice ağlamak üzere tuvalete giden Hiyori, duvarda bir telefon numarası ve altında da ”Senin sorunları çözeceğim” yazan bir mesaj görür. Hiyori bu numarayı arar ve karşısına acınası bir halde olan, işsiz, evsiz ve kendine “tanrı” diyen biri çıkar. Işe yaramaz biri gibi görünmesine rağmen bu tanrının özel bir gücü vardır: “bu dünyadaki herkesi kesebilmek”.

Eğer izlemediyseniz ikinci sezon başlamadan hemen izleyin! Koşun koşun geç kalmayıııın!



Şunu da demeden geçemeyeceğim en muhteşem opening'ler arasına Noragami'nin op. kesinlikle girer şu mükemmelliğe bakın! Kulağınız gözünüz opening duyup görsün *.*















Manga Tavsiyesi: "Hirunaka no Ryuusei"

Selmalaaar! Nasılsınız? Valla ben çok kötüyüm. Kitap okuyamama ayındayım. Hiç kitap okuyasım yok nedense. Nefret ediyorum bu durumdan. Ben böyle böyle isyan ederken twitter aracılığı ile tanıştığım çok tatlı bi insan sayesinde bu mangayı keşfettim. Kendisi tam bir Shoujo türünün hastası. Yani romantik mangalar. Ben de ona güvenerek bu tatlış mangaya başladım ve 78 bölümü tam 2 günde bitirdim!

 Ya bitireli bir hafta oldu neredeyse ama hala hatırladıkça kafayı yerim gdfhf. Yok böyle çizimler, diyaloglar, karakterler. Abi bi manga da herşey nasıl bu kadar mükemmel olabilir?!

Suzume, Sensei, Mamura.... MAMURA... Ah be Mamuraa! Ciğerimi söktün aldın!!! :'(((

.Kırsal kesimde yaşayan, 15 yaşındaki Suzume Yosano, babasının işteki transferi nedeniyle Tokyo'daki amcasının yanında yaşamak zorunda kalır. Tokyo'ya gelir gelmez kendisine yardım etmek isteyen tuhaf görünümlü gizemli biriyle karşılaşınca ürkerek hızla oradan uzaklaşır. Ancak bir süre sonra kaybolduğunu fark eder. Daha sonra bir çocuk parkında yorgunluktan uykuya kalan Suzume uyandığında kendisini amcasının evinde bulur. Amcasının yanında ise o "tuhaf görünümlü gizemli" adam vardır. Daha bu şoku atlatamadan yeni nakil olduğu okula geldiğinde bir şokla daha karşılaşır, o da; İstasyonda karşılaştığı o "tuhaf görünümlü gizemli adam" tamamen farklı bir kılıktadır ve kendisinin sınıf öğretmenidir! Okula alışma ve arkadaş edinmede sıkıntı yaşarken, kızlara dokunamayan ve kızlarla hiç konuşmayan "Daiki Mamura" ve Mamura'ya aşık olan "Yuyuka Nekota" ile arkadaş olmasıyla bir de üstüne hiç olmaması gereken birine aşık olmasıyla, yaşadığı olaylar giderek içinden çıkılmaz bir hal alır.

İlk kez birşey okurken kendimi bu kadar kaybettiğimi hatırlıyorum. Mamura'nın utangaç tavırları ve Suzume'nin bazı salak hareketleri beni çılgına çevirdi. Hele 61. bölüm.....! Yatakta zıplayıp sevinç dansı yaptım hgdffg

İlk sayıdan beni esir aldı kendine bu manga. Normalde romantik kitaplar sevmem ama mangalar nasıl hoşuma gitti! Ama şunu da demeliyim ilk başta Suzume ve Sensei'nin ilişkisini çok saçma buldum. Hatta arkadaşlarıma anlatırken 'Gençler dünyanın en kezban mangasını okuyorum ahehehehe' diye dalga geçtim. Ama sonra Allah belamı verdi dvghfjgnmj

<----- Ya şu yandaki asalete bakar mısınız? YA SEN ÇİZİMSİN NEDEN BU KADAR YAKIŞIKLI COOL GÖRÜNÜYORSUN! Şaka bi yana ben gönlümü bi manga karakterine kaptırdım arkdşlr. Bizim sınıfta Mamura gibiler vardı da ben mi okulu sevmedim :( Bunu okuduktan sonra bi kaç gün sınıfa adapte olamadım. Etrafta gözlerim kendi Mamura'mı aradı afdhfg. Ama tabi ki bulamadım. Hoş bulsam da o bana bakmaz orası ayrı .s 


İşte ben böyle kendi kendime kafayı yerken bir de işin içine Sensei girdi ki o apayrı bi mevzu.



SEN DE ÖĞRETMENSİN NE BU DAĞINIK SAÇLI TUMBLR BOY HAVALARI? :'( Ama ya haksızlık yaa. Bu nasıl öğretmen olabilir! Neyse sakinim. İtiraf etmeliyim Sensei mutlu olmayı sonuna kadar hakeden biri. Ama Suzume ile değil.. Suzume Mamura'nın Ba ka! 

<----- İlk başta benden sübyancı damgası yedi. Sorarım szilere kim öğretmeni ile ilişki yaşamak ister. Sonra aklıma bizim okuldaki kızların bilgisayar hocasına yavşadıkları geldi..... Hocam eğer tesadüf eseri bunu bulup okuyorsanız vallahi sizi sadece öğretmen olarak görüyorum :) 


Ama bu da çok tatlı şimdi Allah var zsgsfdf








Ve bu sahneeee! ------------->
Allahım kalp krizi geçireceğiim! eğer ölümüm bi mangadan olursa utancımdan ölütrüm vallahi :') Şu öküzlüğe, odunluğa, hayvanlığa, kabalığa bakar mısınız?! Bi insana hayvan olmak onu bu kadar mı romantik yapar ya *.* Mamuraaaaa!











Okurkenki heyecanım hala bu yayını yazarken duruyor. Görsel araştırması için internete bakıyorum bazen mangadan karelere, FanArt'lara rastlıyorum daha çok heyecanlanıyorum. Heyecanlanacağım ne varsa shjgfjsdh Ama çok tatlı değiller mi :( Sevgili mangaka'lar siz böyle çiziyorsunuz iyi hoş daa...  Benim gibi saf kızlar bunlara aşık oluyor sonra :'(

<------- EsR@rlI GöZlEr M@mUrA'yI ÖzleR











Ayrıca bu kadar güldüğüm başka bi manga hatırlamıyorum. Bazı yerlerde ciddi derecede gülmekten karnıma ağrılar girdi.

Sonsuza dek bu yayını yazabilirim ancak benim kalp sağlığım için bu kadar yazı ve görsel yeter! Ayrıca spoiler olmasından korkuyorum.

OKUYUN!









Tasarım: Şevval & Moka