23 Aralık 2022 Cuma

ben bir Frankenstein'ım.

Aslında bloga Kasım'da okuduğum kitapları girmek için giriş yapmıştım ancak bi anda bir şeyler karalamak istedim. Şimdi yazacaklarımın konusu birçok şey bilip de aslında hiçbir şey bilmemek hakkında.

Hobilerini maddi kazançlara dönüştürüp sevdiği işten para kazanan insanlara gıpta ediyorum. Hiç o kadar istikrarlı olamadım, dürüst olmam gerekirse. Sevdiğim şey iş olursa artık onu sevmeyecekmişim gibi hissettim, şu an fark ediyorum kimse yaptığı işi sevmeyecek gibi bir algı var bende. Sevmeyeceğim işimi, ama işimde iyi olacağım iyi para da kazanacağım ama sevmeyeceğim çünkü hayat böyleymiş ki kimse çalıştığı işi sevmezmiş. Ben de sevdiğim şeylerin işe dönüp stresle bağdaşmasını istemedim. 

Aslında çoğu kişiye göre genel kültürümün iyi olduğunu düşünüyorum, ortamlarda durup dururken saçma bilgiler paylaşan kişi işte benim ancak bu rastgele edindiğim bilgi birikimimin bugüne kadar hiçbir faydasını görmedim çünkü sizin de tahmin edebileceğiniz üzere bahçenizin rastgele yerlerine bir şeyler ekerseniz bir tarla oluşturamazsınız.. Ben de tam olarak bunu yaptım işte, rastgele öğrendim her şeyi. Fotoğraf çekme hakkında teorik bilgiye sahibim ancak telefon kamerası dışında hiç kamera kullanmadım, psikoloji mezunuyum, bu alan deniz derya, henüz bir alanda uzmanlaşamadım. Senelerdir blog tutarım, kitap okurum eskiden kitap instagram hesabım da vardı 3bin takipçim varken sildim, salak atlantisli niye siliyorsun dursun işte. İşte bu şekilde kendi kendimi sabote ederek yıllarımı geçirdim, hiçbir uğraşımın üstüne düşmedim ve geriye farklı yarımları birleştirerek oluşturduğum bir Frankenstein ben oldu. 

Keşke bir şeyde iyi olsaydım da insanlara bi faydam dokunsaydı, mesela bu satırları okuyan sizden sadece vaktinizi çaldım.. Aslında bakarsanız ben kendi kendimin de vaktini çalıyorum büyük hayaller kurarak. Hayatımı idealler uğruna tüketmeyi değil, sadece basitçe yaşamak istiyorum. 

Burda da bilişsel bir çatışma yaşıyorum aslında. En iyi okula girip aslında sandığım kadar zeki olmadığımı görüp kendimi bok gibi hissetmek mi yoksa ortalama bi yerde en iyi olup ego tatmini yaparak zekiymişim gibi davranmak mı? Potansiyelimi değerlendirememekten korkuyorum ama en başında bir potansiyelimin olmadığını da biliyorum, dedim ya ben bi Frankenstein'ım. Kendime sahte ilgi alanları yaratıp ilgiliymişim üstene üstlük hatta o alanda iyiymişim gibi davranıyorum. Kendim bile inanmaya başladım sinirbilimi alanına ilgim olduğuna. Halbuki ilgim yok, o alan zor olduğu için ben de güya başarılı olup zoru başarmış olacağım. lisedeki başarısızlıklarımı hala bu yaşımda örtmeye çalışıyorum inanamıyorum kendime ya.

Dürüst ol kendine Atlantisli, senin ego tatminine ihtiyacım yok. kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilim. Büyük hayallerle çok vakit harcadın, şimdi basitçe yaşa yaşa. 






18 Ekim 2022 Salı

Token 2049 Singapur'da social tradingle ilgili son gelişmeler Bitget’ten!

Token 2049 Singapur'da social tradingle ilgili son gelişmeler Bitget’ten!

Lider kripto para borsası Bitget, Singapur'daki Asya Kripto Haftası'nın amiral gemisi etkinliği olan Token 2049 Singapur'a katıldı. Dünyanın en büyük kripto konferanslarından biri olan Token 2049, Asya ve dünyadaki en iyi konuşmacıları kripto dünyası hakkındaki yenilikçi ve keskin görüşlerini paylaşmaya davet etti. Konferansta Bitget Yöneticisi Gracy Chen, Social Trading ve “Kriptodaki Kadınlar” hakkındaki gözlemlerinden ve görüşlerinden bahsetti.

BITGET’E ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!

Gracy, “Social Trading Yatırımda Devrim Yaratıyor” başlıklı bir açılış konuşmasında kripto işlemlerine yeni başlayanları ve deneyimli traderları açık ve sağlam bir platformla destekleyen Bitget'in öngörülerini ve kripto paralar için social trading’deki en son trendleri paylaştı.

Gracy Chen, social trading’in büyümesini ve mevcut trendini vurguladı, “Küresel social trading platformu yılda %7,8 büyüyor. Social trading, işlem yapmanın işbirlikçi olabileceği fikrini benimseyen tüm traderlar için bir kazan-kazan durumu yaratıyor.”

Ayrıca Bitget'in kriptoda social trading uygulamaları üzerinde çalıştığı yenilikleri de tanıttı. “Amiral gemisi ürünümüz Tek Tıkla Copy Trade, sosyal işlemlerde bir öncü ve yaklaşık 1,1 milyon takipçisi olan 55.000'den fazla profesyonel traderı bir araya getirerek dünya çapında kripto traderlarının deneyimine ciddi bir yenilik getiren bir ürün. Bitget, kaliteli içerik, copy trade ve diğer stratejiler sağlamakta ve kullanıcıların social trading’de en iyi sonuçları elde etmesine yardımcı olan sosyal unsurlara sahip ürünler sunuyor.”

Bir kadın yatırımcı ve kripto endüstrisinde lider olan Gracy, “Kriptodaki Kadınlar” konulu panel tartışması sırasında deneyimlerini ve gözlemlerini paylaştı. Kripto dünyasının ve kadınların gücünün karşılıklı olarak faydalı olacağını vurguladı, çünkü kripto ve blok zinciri teknolojisi, kadınların finansal bağımsızlık kazanmasına yardımcı olacak yeni araçlar olarak hizmet ederken, kadın katılımının da kripto dünyasının daha iyi bir versiyonuna yol açtığını vurguladı.

Konuşmanın yanı sıra, Bitget'in konferanstaki standı ve sonrasındaki parti, alanda geniş çapta takip edilen bazı influencer’lar da dahil olmak üzere katılımcılardan güzel tepkiler aldı ve önemli isimleri eğlenceli bir ortamda bir araya getirdi. Stant, katılımcıların sosyal işlemler ve platform eğitimleri hakkında bilgi edinirken eğlenceli aktivitelerin ve ödüllerin tadını çıkarması için 360 panoramik selfie ve bir çekiliş çarkı sundu.

Token 2049, Singapur'daki Asya Kripto Haftası'nın amiral gemisi etkinliği ve Formula 1 Singapur Grand Prix'sinin yanı sıra, etkinliğe Eylül ayı sonlarında dünyanın dört bir yanından 6000'den fazla katılımcı katıldı.

Gracy “Bitget, kripto alanında önemli ve lider bir oyuncu olarak bu yıl Token 2049'a katılmaktan mutluluk duyuyor. Günümüzde giderek daha fazla çevrimiçi zaman harcadığımız için farklı bölgelerden ve sektörlerden insanlarla yüz yüze tanışma fırsatına değer veriyoruz. Etkinliğe katılmak sadece partnerler, kullanıcılar ve ekiple ilişkilerimizi geliştirmemize izin vermekle kalmıyor, aynı zamanda piyasa trendlerini daha iyi anlamamıza ve gelecekteki gelişime ilişkin derinlemesine fikir edinmemize de ilham veriyor. Gelecek yılki konferansı sabırsızlıkla bekliyoruz ve organizatörlerin bunun gerçekleşmesi için harcadıkları zamanı ve çabayı takdir ediyoruz!”

BITGET’E ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!

Bitget Hakkında

2018 yılında kurulan Bitget, sosyal ticarete odaklanan dünyanın önde gelen kripto para borsalarından biridir. Şu anda dünya çapında 50'den fazla ülkede iki milyondan fazla kullanıcıya hizmet veren Bitget, 600 kişilik bir işgücü ile merkezi olmayan finansmanı teşvik etme misyonunu hızlandırdı.

Bitget'in kripto türevleri piyasasında Haziran 2019'da resmi olarak piyasaya sürülmesinden bu yana, platform artık dünyanın en büyük kripto copy trade ve türev borsalarından biri haline geldi. Türev işlemler hacminde CoinMarketCap ve CoinGecko tarafından küresel olarak ilk beşte yer alıyor. Lider borsa, insanların sosyal ticaretle bağlantı kurma ve işlem yapma şeklini dönüştürmeye odaklanıyor. Amiral gemisi Tek Tıkla Copy Trade, sosyal ticarette bir öncüdür. Dünya çapında kripto türevleri traderları için deneyimlerine yenilik getirerek, yaklaşık 1.1 milyon takipçisi olan 55.000'den fazla profesyonel trader bir araya getirmiştir.

‘Better Trading, Better Life’, felsefesine sıkı sıkıya bağlı kalan Bitget, Web2 ve Web3'ü aşan, CeFi ve DeFi'yi birbirine bağlayan ve geniş bir köprü ile sonuçlanan portal olmayı hedefleyerek, global olarak kullanıcılara kapsamlı ve geniş kripto ağına güvenli işlem çözümleri sağlamayı taahhüt eder. Bitget, Eylül 2021'de dünyaca ünlü futbol takımı Juventus'un ilk forma partneri ve kısa süre sonra PGL Major'ün resmi espor kripto partneri olarak sponsorluğunu duyurdu. Önde gelen espor organizasyonu Team Spirit ve Türkiye'nin önde gelen ve köklü futbol kulübü Galatasaray ile ortaklıklar da 2022'nin başlarında duyuruldu.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

13 Ağustos 2022 Cumartesi

Sevdiğim şeyler bana zarar veriyor

az önce sol ayağımdaki kemiğe bakıp ağladım. o kemik eskiden yoktu, buz pateninde paten ayağımı sıktığı için oldu. Kaymayı çok seviyorum ama her kayışımda ayağımdaki kemik daha belirgin oluyor. bunu bilmeme rağmen devam ediyorum, arada parmak egzersizleri yapıyorum ama işe yaramıyor.

şimdiki ilişkim de bana zarar veriyor, bunu bilmeme rağmen devam ediyorum arada ondan uzaklaşıp kendimi onu sevdiğime ikna etmeye çalışıyorum ama işe yaramıyor.

aynı ayağımdaki kemik gibi günden güne büyüyor bu ilişkinin yükü üzerimde. ne pateni bırakabiliyorum ne de ondan ayrılabiliyorum.

zaten sevdiğim şeyler bana zarar veriyor.
hissiz bir kalp ve yamuk bir sol ayak kalacak geriye.

10 Ağustos 2022 Çarşamba

Uzun bir aradan sonra: Mezuniyet ve Hollanda Günlükleri

bu yazıyı bu şarkıyı dinleyerek yazıyorum belki siz de dinleyerek okursunuz :)


    En son yıllık rapor yazdığımda sene 2020'yiş. Aslında taslaklarımda 2021 yılında yazdığım 5-6 post var ancak niyeyse hiçbirini yayınlamadım. Sanırım yayınladığında somutlaşacağından korktuğum düşüncelerim vardı, onları hiç okuyup canlandırmak istemiyorum. Okumak için 4 yılım olan ve yayınlamadığım postlarımdan biri 27 yaşıma yazdığım mektup :')) 

    Yine karışık bir girişle birlikte, şimdi size 2021 ve şu anki hayatım hakkında güncelleme vereceğim. İnanamıyorum bunları yazmak bile çok tuhaf hissettiriyor çünkü o kadar çok değişti ki hayatımda. 

    Öncelikle mezun oldum hem de fakülte 5.'si olarak!! Artık psikoloji lisans mezunuyum. Bu bölümü kazandığımda yaptığım duyuru postu, üniversitenin ilk haftasını da yazdığım bu yazı, hepsini daha dün gibi hatırlıyorum. Nasıl bu kadar hızlı geçti bu 4 yıl gerçekten algılamakta zorlanıyorum. Covid sebebiyle olması gerekenden bir miktar buruk geçen üniversite hayatımı düşününce her şey çok gerçek dışı hissettiriyor. Ağlayarak çalıştığım finallerim, aksatmadan gittiğim derslerim, okçuluk antrenmanlarım hepsi hem çok uzak hem de çok yakın hissettiriyor. Bunları düşününce kafamda the smiths "i know it is over but it never really began" diye şarkı çalmaya başlıyor. Evet bitti ama sanki benim için hiç başlamamıştı :'))

    Mezuniyetimden sonra hayatımdaki en büyük gelişme(?) geçen sene 3 ay boyunca Hollanda'da TEK BAŞIMA yaşamış olmam. Orada bir üniversitede araştırma asistanlığı yaptım, hayatımda ENNNN çok istediğim şeylerden biri tek başıma yurtdışı tecrübesi edinmekti ve şükürler olsun çabalarım boşa çıkmadı, 2021'in yaz aylarında gerçekleşti. Bunun hakkında isterseniz daha detaylı bi post yazabilirim. 

    3 ay Hollanda'da yaşamak bana adeta büyük düşünür Hande Yener'in de dediği gibi "Sorun şehirlerde değildi, Biz tam yalandık" minvalinde bi şey yaşattı, "OLEY BE YALNIZ YAŞAMAKK" diye başladığım maceram 3. ayın sonunda "merHABA BEN ZEBERCET" durumuna döndü. Kısacası yalnız yaşamak zaten aşırı içine kapanık, tek başına sosyalleşmeyi tercih eden, haftanın 5 günü dışarı çıktığı için cumartesi-pazar eve kapanan bana pek iyi gelmedi. Oraya gidince bu sosyalleşme bataryamın daha iyi olacağını düşünmüştüm ama aynı şekilde orada da dışarı çıkarken çok zorlandım ve kendimi sürekli dışarı çıkıp bir şeyler yapmaya zorladım.

    Diyebilirsiniz ki Atlantisli ne kadar salaksın, Hollanda'ya gitmişsin ne anlatıyorsun. Çok haklısınız gerçekten ama nereye giderseniz gidin kendinizden kaçamıyorsunuz.. Sıkıntılarınız, düşünceleriniz, kaygılarınız yine orada oluyor. Bir arkadaşım benimle birlikte Hollanda'nın farklı bi yerine gitti, ben Rotterdam'daydım o baya kuzeyde bi şehirde, onun yaşadığı 3 ayı düşününce kendime acıyorum. ev partisi, kalabalık arkadaş grubu, piknikler.. Öyle bi hayat beni çok yorardı, kesinlikle parti insanı da değilim (PARTİ DEMİŞKEN MEZUNİYET PARTİMİn bok gibi geçmesinden de çok kısaca bahsetmek istiyorum. Özetle 20:00'de buluşalım diye planlanması, o gün en yakın arkadaşımın telefonlarıma cevap vermemesi benim başka bi arkadaşımın evinde giyinik, makyajımla tam 6 saat beklemem, arkadaşımın 23 sularında pardon atlantisli, ben evililik teklifi aldım diye beni geri araması benim o sinirle MEZUNİYET GÜNÜMÜZDE Mİ??, diye tepki vermem. onların beni almadan parti yerine geçmesi, benim söve söve gece 00'da Emek'ten taaaa Çankaya'nın yukarılarındaki parti yerine gitmem, aslında parti dönüşü arkadaşımla kalacakken onun beni bırakıp gitmesi, benim de sabah 4'te taksiyle üniversiteme gitmem ve geceyi okulda geçirmem, eve sabah 9'da dönmem) neyse işte parti insanı olmayışımdan dolayı da o çok bahsedilen ev partilerine gitmeye hiç yeltenmedim ama ne yalan söyleyeyim özendim arkadaşımın hızlı hayatına. (10 ağustos güncellemesi: Bu yazıyı yazmaya başladığımda tarih 6 ağustos cumartesiydi. 7 Ağustos'ta yakın bir arkadaşımın yalvarması sonucu ev partisine gitmek durumunda kaldım... neyse ki 7-8 kişiydik ve chill bi ortam vardı. Yine de ev partilerine gitmeye yeltenmedim dediğimin ertesi günü ev partisine gitmem.. bi kere de lafını yutma be Atlantisli..) Aklıma 20'li yaşlarımı evde böyle oturarak geçirmiş olma düşüncesi geliyor ve üzülüyorum. 

Sosyalleşilen durumlardan hoşlanmıyorsam niye özeniyorum, sosyalleştiğimde neden tek olmak, tekken neden insanlarla olmak istiyorum? İşte psikoloji bitirseniz de insan kendini anlayamıyor. Hoş ben kimseyi anlamıyorum.. Eskiden daha empatik olduğumu düşünüyorum, büyüdükçe bu yönümü kaybettim gibi. Sanki gün geçtikçe daha da içe kapanık, sosyal ilişkileri zayıflayan, empati kurmakta zorlanan birine dönüşüyorum. Kendimi seviyor muyum, sevmiyor muyum bi türlü çözemedim. AAA KONUYU YİNE ÇOK DAĞITTIM HOLLANDA'DAKİ zebercet hayatıma geri dönelim.

Kısacası Hollanda'ya gidince sorunun ben olduğumu anladım ve gittiğim hiçbir yerde mutlu olmayacağım kanısına vardım. Hollanda'da sürekli tr şartlarını düşündüm, biz niye böyle yaşayamıyoruz, bizim neyimiz eksik diye. Ülkeden çıksam da ülke benim içimden çıkamadı bir de ben ordayken orman yangınları oldu, olimpiyatlar vardı vs tam böyle milli birlik beraberlik gerektiren durumlardı. Yük oldu bu bana sanki ülkede olsam bir şey yapabilecekmişim gibi.. Ama beni en çok sinirlendiren şey çevremin tutumu olmuştu. Hala düşündükçe sinirleniyorum.

Oradayken insanlar sanki ben sadece 3 aylığına değil de temelli oraya yerleşmeye gitmişim gibi davranmaya başladılar ve özellikle bu yangın zamanlarında sık sık "oh senin keyfin yerinde orada, biz burda dertten kederden ölelim" şeklinde mesajlar aldım yakınlarımdan. Çok saçma ya siz de orda evinizde oturuyorsunuz ben de burda oturuyorum sanki bir fark aramızda, tamam gezme tozma okay ama geri dönücem yani ülkeye ne alaka NE ALAKAAAAAAA Kendimi adapte olamamış mal gurbetçiler gibi hissetmiştim. 

Zaten gezdiğim her yeri de tek başıma gezdim, ilk başta empowering olan solo travel maceram sonralardan üstümde yük olmaya başladı. Yolda insanlarla tanışıyordum ama günün sonunda onlar kendi evlerine, arkadaşlarına dönüyordu bense tek başıma yaşadığım yabancı evime.. Gerçekten bu kadar yabancılık çekeceğim hayatta aklıma gelmezdi, en büyük hayalimdi benim Avrupa'da bir süre tek yaşamak, tek seyahat etmek. Gerçekler ve hayaller çok farklı oluyormuş. Şimdi düşününce hiç gitmemiş gibi hissediyorum. 

Şimdilik bu kadar şikayet yeter, bir sonraki yazımda şu an araştırma asistanlığı yaptığım lab ortamından ve yok olma isteğimden bahsedeceğim. Buraya okuduğunuz için çok teşekkür ederim (hala blogumu okuyan varsa tabii ;_;), inanılmaz özlemişim içimi dökmeyi buraya.

Tasarım: Şevval & Moka