26 Şubat 2015 Perşembe

Jamie McGuire: Kızıl Tepe

 Selamlaaar! Ne var ne yok? Yepyeni bikitap yorumuyla burdayım! Okul yavaş yavaş yoğun olmaya başladı. Ben de fazla uzatmadan bloga yorum girmek istedim. Buyrun ne okumuşum?

Kızıl Tepe
Jamie McGuire
376 Sayfa
Yabancı Yayınları

Âşık Olduğunuz Kişiyi Hayatta Kalmak İçin Öldürmek Zorunda Olduğunuzu Bilseniz Ne Yapardınız? 

İki kızını yalnız başına yetiştirmek için çabalayan Scarlet; evli olsa da âşık olmanın ne demek olduğunu unutmuş, tek yaşama nedeni küçük kızı olan Nathan ve tek derdi kız kardeşi ve erkek arkadaşlarıyla yapacakları hafta sonu kaçamağı olan üniversiteli bir genç kız olan Miranda… Dünyayı etkisi altına alan bir salgın patlak verdiğinde bu üç kişinin hayatı beklemedikleri şekilde kesişir ve artık tek amaçları vardır: Bu yeni ve acımasız dünyada hayatta kalabilmek.

"Sürükleyici bir kıyamet sonrası hikâyesi… McGuire etkileyici detaylar ve güçlü karakterlerle başarısını bu türde de kanıtlıyor." 
- Booklist-

"Ürkütücü, sürükleyici ve son derece gerilimli." 
-Closer Magazine
-

Jamie'nin Araf kitabından sonra hiçbir kitabını okumayacağıma dair birşeyler zırvalamıştım. Ama bir şans daha verip Kızıl Tepe'yi okudum. İyi ki de okumuşum! Kadın yazıyor yaa! Kitabın arkasını dahi okumadan aldım. Yani öyle bi özgüven bendeki. Yani o derece eminim beğeneceğime. Beklentimin çok çok üstünde çıktı.


Kitap üç farklı karakterin ağzından anlatılıyor. Scarlet, Nathan ve Miranda. Ama baş karakter Scarlet. Çünkü açılışı ve kapanışı onun gözünden okuyoruz. Bu üç karakterin de yolu birbirleriyle kesişiyor. Scarlet, iki kızı için savaşıyor. Onları bulmak adına herşeyi yapan . Tam bir savaşçı ruhlu bir kadın. Nathan ise onu salgın günü terkeden eşi için edişelenen bir koca. Eşi onu terk edince Nathan küçük kızı Zoe ile salgından kaçmak için yollara düşüyor. Miranda ise 18 yaşlarında bir üniversite öğrenci. Sevgilisi, kardeşi ve sevgilisinin kardeşiyle o da bu yarışa dahil oluyor. Hepsinin tek bir amacı var. Yaşamak ve Kızıl Tepe'ye ulaşmak.


Kitapta bu sözü Scarlet söylüyor. Scarlet'ı hayalimde Jodie Foster olarak canlandırdım. Ve Jodie'nin filmlerde canlandırdığı karakterler ile Scarlet birebir uyuyor! 
Kitapta duygu yoğunluğu o kadar fazla ki bi yerde ağlarken diğer yerde gülebiliyorsunuz. Ama ben hiçbir yerinde ağlamadım :D Yani yazar duyguları yansıtmakta çok yetenekli. Okurken kitabı sanki orada beyni yenilen sizmişsiniz gibi oluyorsunuz! Bu mütüş değil mi!! Bu arada kitapta benim en sevdiğim karakter Miranda'nın kardeşinin sevgili olan Cooper oldu. Koşucu Cooper. Nedense bana çok samimi geldi. Ve Nathan. Ona da çok üzüldüm :( 



Kısacası gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Harika bir kitaptı ^^

KİTAPLI GÜNLER!

19 Şubat 2015 Perşembe

"Printable Bookmarks"

Selamlaaar! Bugün size ayraç modelleri göstermek istiyorum. Instagram da kendi yaptığım ayraçlar çok beğenilince bunu sizinle paylaşmak istedim. 


Sağdaki ayraçları ben yaptım. Ama nasıl?

Pinterest, We Heart It gibi kolaj programlarında fikir bulmaya bayılıyorum. Bu desenlerde 'Printable Bookmarks' yani yazdırılabilir ayraçlar olarak geçiyor. 
Önce hoşumuza giden bir kaç model buluyoruz. Tercihen Doctor Who temalı ;) Aonra onları Word'e atıyoruz. Eğer evinizde varsa yazıcıdan "Fotoğraf Kağıdına" bastırıyoruz. Fotoğraf Kağıdı kısmı en önemli kısım. Çünkü normal kağıt çok ince düşüyor. Ayraç özelliği olmuyor yani. Ama fotoğraf kağıdı kartondan daha sert ve parlak oluyor. Tam 1 ayraç :3 Yazıcıdan çıkardığınızda onları kesip kullanabilirsiniz! 

Artık sizin de istediğiniz fandom ayraçlarınız var!

Aşağıdakiler kendi kullandığım modeller:






Eğer Whovian değilseniz -Ne üzücü :(-







Link link verecektim ama olmadı. Kabul etmiyor nedense yapıştıramadım o.O Bi ara tekrar güncelleyip linkleri girerim :3


KİTAPLI GÜNLER!



16 Şubat 2015 Pazartesi

İyi haftalaaar!


Herkese iyi haftalaaar! Sendromsuz Pazartesi geçirmeniz dileğiyle ♡ 

Ben bu haftaya Providence serisinin ilk kitabı olan "Araf" ile başladım. Eğer beğenirsem serinin diğer kitaplarını da alacağım. 

KİTAPLI GÜNLER!!

Allen Zadoff: Bay HiçKimse

Merhaba! Nasıl geçiyor günleriniz? Valla okulla açıldı ama ben hala tatil modundayım. Bir kaç hafta sonra alışırım umarım. Hazır okul yoğunluğu yokken okuyabildiğim kadar kitap okumak istiyorum. Çünkü ödevler, projeler, sunumlar, programlar derken cidden okumaya vaktim kalmıyor.

Bay HiçKimse ( Boy NoBody)
Allen Zadoff
384 Sayfa
Martı Yayınları


Dün sabah başladığım Bay HiçKimse'yi aynı akşam bitirdim. Benim için çerez niyetine bir kitap oldu. Martı yayınlarının kitaplarını çok beğeniyorum. Gerek çeviri gerekse kaliteli oluşundan dolayı harika. Göz yormadan kolayca okunuyor. Martı Genç diye bir kategorileri olduğunu ilk kez gördüm. Tamam ben de gencim ama bana basit kaçtı bu kitap. Yani okunumu çok basit. Akıp gidiyor. Çerez niyetine okunacak cinsten.



Arka Kapak:

 O hiçbir şeydi. Görev ise her şey.

Mükemmel bir askere ihtiyaçları vardı: Bu asker korku, sempati ve öfke duymadan her durumda görevini yerine getirecek; insanları öldürüp duygusal yaralar almadan yoluna devam edecek biri olmalıydı. 

Bu yüzdenismi ya da geçmişi olmayan birini yarattılar; mükemmel asker Bay Hiçkimse'yi. 

Bay Hiçkimse, sürekli okul değiştiren, çok az kişinin fark ettiği ve etrafındakilerin hakkında fazla düşünmediği biridir. Yeni bir şehirde,yeni bir lisede, yeni bir isimle ortaya çıkar, arkadaşlar edinir ama hiçbir yerde uzun kalmaz. Sadece yeni arkadaşlarının ailesinden birinin ölümüne neden olana kadar oradadır… Görev başarıyla tamamlanır, Bay Hiçkimse bir sonraki görevini gerçekleştirmek üzere ortadan kaybolur; ta ki onu derinden sarsan son olaya kadar…

"Yazarın, 'Genç James Bond' tadında yarattığı etkileyici karakter Bay Hiçkimse, gizem ve heyecan peşinde koşanlar tarafından çok sevilecek."
-The Book Zone-
(Tanıtım Bülteninden)




Kitap hakkında hiç bir fikrim yoktu. Tamamen arka kapağa göre aldım. Aslında kitap almak planlarımda yoktu. Çünkü elimde baya bir okunacaklar listesi var. Ama indirimdeyken duramıyor insan :) Arka kapak yazısı o kadar dikkat çekiciydi ki! "Tamam ben bu kitabı almalıyım!" dedim. Ve aldım. Okudum. Bitti. Pişman değilim sgfhg.

Kitapta Benjamin adında -aslında adı bu değil gerçek adını vermeyeceğim spoiler olmasın- bir genç var. 16 yaşında. Anne ve Baba dediği insanlar onu gerçek ailesinden alıp asker olarak yetiştirmişler. Sonunda Benjamin duygusuz, hissiz, kendine verilen her görevi yerine getiren biri olup çıkmıştır. Yine bir gün Baba Ben'e görev verir. Ama bu görev diğerlerinden farklıdır.

Okurken ilk başlarda klişe bir sonla bitecek diye korktum. Ama sonra beni öyle bir ters köşeye getirdiler ki ne olduğunu anlamadım. O yönden beklentimin kat be kat üzerindeydi. Karakter tasvirleri, dövüş sahneleri film tadındaydı. Yani ben beğendim.

Benim gibi aksiyon, macera sever bir insansanız bu kitabı tavsiye ederim ^^. Okul, iş yorgunluğunu alacak sizi bir an için gerçek hayattan alacak bir kitap. 

Bu arada filmi de çıkıyormuş. 2013 yılında yazarı ile anlaşma yapılmış. Youtube da fimin trailer'i var. 
Bu film için hazırlanmış bir trailer. 

Bir de fragman var onu da buradan izleyebilirsiniz ^^


Umarım filmi güzel olur. Şimdiden sabırsızlandım. Hapinize iyi haftalaar!

KİTAPLI GÜNLER!


15 Şubat 2015 Pazar

Mimlendim! Kitap Tag

Canım kankam  Sude beni mimlemiş. Allah razı olsun. Hemen yapıyorum!

1- Kitap okumak için evde belli bir yerin var mı?
Hmmm. Hayır yok. Her yerde okuyabilme potansiyeline sahibim. 


2- Ayraç mı yoksa rastgele bir kağıt parçası mı?
Ayraç tabi ki *.*


3- Kitap okumayı belirli bir zamanda mı durdurursun yoksa belirli bir bölümde ya da bölüm başında mı durdurursun? 
Eğer o vaktimi  okumaya ayırdıysam kitabı bitirene kadar durmam. Ama genelde bölüm sonlarında dururum karıştırmamak için. eğer çok bunaldıysam ortasında da durdurduğum oluyor.


4- Okurken yemek yemek mi bir şeyler içmek mi?
Okurken sandviç yemeye bayılıyorum *.* Çok ilginç gelecek ama küçüklükten gelme bir alışkanlık bu. Önceden hep gece annemler uyuduğunda kitap okurdum  Haliyle acıkır kendime bir şeyler hazırlardım. O günlerden beri kitap okurken sandiviç yemeye bayırlırım.


5- Kitap okurken televizyon seyretmek mi müzik dinlemek mi?
İlla birini seçeceksem müzik derim. Çünkü arada sırada kitabın türüne göre müzik açıyorum harika oluyor *.*

6- Tek seferde bir kitap mı yoksa birden fazla kitap mı?
Tek kitaap!

7- Okurken evde mi yoksa her yerde mi okumayı tercih edersin?
İnsanların bana bakmayacağı her yer. Kitap okurken birileri illa ki bakıyor. Çok rahatsız oluyorum.

8- Kitabın, kafanın içinde yüksek sesle okunması mı yoksa sessizce okunması mı?
Sessizce okunması tercihim.

9- Önündeki sayfaları okur musun yoksa sayfaları atlar mısın?
Öhöm arada öhöm atladığım öhöm oluyor öhöm öhöm. Burda toz mu var ne? .s Şaka bir yana bazen karakter -yani yazar- çok gereksiz yerleri anlatıyor. Orayı dikkatlice okumayıp göz gezdiriyorum.

10- Ciltli kitap mı karton kitap mı?
Tabi ki de ciltli! Ama o ciltlinin de dışındaki kapağı olmayacak. Kitaplığa koyunca güzel duruyor ama okurken sağa sola kayıyor ayar oluyorum.

11- Kitap yazıyor musun?
3-4 yıldır yazdığım bir kitap var. İlk başlarda ciddi değildim. Ama babam kendi kitaplarını basan yayıneviyle görüşünce birazcık ciddileşti. İnceleyip basabileceklerini söylediler. Ama ben istemiyorum. Çünkü hem hazır değilim hem de bu kadar acemice bir eserin basılması gerektiğini düşünmüyorum. Belki 10-20 yıl sonra sgfgds

Ben de Naz yanii Kitap Kavanozu'nu vee Yorum Durağı'ndan Deniz'i davet ediyorum :3

Mimlendim! Kendi Kitabını Yarat

Çok sevgili Naz yani Kitap Kavanozu ve Yaren Tatlı Kitap Canavarı beni mimlemiş! Naz'dan çok özür diliyorum. Kaç hafta önce etiketlemiş ben yeni fırsat bulabildim :'( Neyse hemen geçelim mime.

1) Bir kitap yazmaya karar verdiniz. Türü ne olurdu?

İlk başta fantastik gibi düşündüm. Sonra aklıma okuduğum fantastik kitaplar geldi vazgeçtim asfggdhf. Fantastik dalı bana kadar düşmemeli :D Sanırım buna bilim kurgu, piskolojik ya da macera diyeceğim.


2)Bu kitabı bir serinin başlangıcı mı yoksa bağımsız bir roman şeklinde mi yazardınız?

Tek kitap halinde yazardım. Veya iki. Ama en fazla iki. Çünkü tadında kalsın isterdim :3


3)Kitabınızın baş karakterinin ya da karakterlerinin isimlerini ne/neler koyardınız?

Şimdi kızın adını Victoria koyardım. Çünkü facede de adım Victoria . Neden böyle diye sorarsanız bilmiyorum. Adeta vahiy gelir gibi birden bu ismi kullanmaya başladım. Öyle ki okulda bile Victoria diye seslenir oldular bana. Ben de alıştım. Karakterin adı Victoria olmasa Atlantisli olur çünkü o da diğer ismim :3 Erkeğe de Carter derdim. Çünkü çok havalı :D


4) Her yazarın etkinlendiği başka yazar ya da yazarlar mutlaka vardır. Peki sizinkiler hangileri?

Buna pat diye bir isim vermek çok zor. Kimin adını versem diğerinin hatrı kalacak. Bu soruyu es geçiyorum.


5) Kitabınızın nerede geçiyor olmasınız isterdiniz? (Hangi ülke, şehir, köy vs). Ya da kitabınız kurgusal bir dünyayı anlatıyorsa orası nasıl bir yer olurdu?

Kafadan bir şehir uydururdum. Ama kesinlikle hangi ülke olduğunu belirtmezdim. Şehir olmasa da bir ormanda geçerdi. Çünkü ben odun severim hdjsg


6) Kitabınızı ilk olarak kime imzalayıp verirdiniz?

ARKADAŞLAR BENİM İMZAM YOK...


7) Gelelim en önemli soruya, kitabınızın ismi ne olurdu?

Ne bileyim beeeeeeeeeeeeeeeen yandex miyim asgfjdfg


8) Sizce kitabınızı en güzel şekilde anlatan 3 kelime ne olurdu? 

Oha. Noluyo. Lan




9 Şubat 2015 Pazartesi

J. D. Salinger: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Selamlaar! Acun abi ben evden geldim kitap yorumu yapçam sdfghdg Neyse :D Aslında bunu Olimpos'un Kanı'ndan önce okumuştum. Ama önce onu yazmak istedim Neyse gelelim bu kitabımızaaaaaaa.


J.D Salinger
YKY yayınları
208 sayfa

Kitabı almak hiç aklımda yoktu. Bir iki blogta okumuştum yorumunu. Ertesi akşam eve dönerken tezgahta görüp aldım. Ve o gün başladım iyi ki de başlamışım *.*

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra. 
Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın.1993'te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963'ten bu yana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.

İlk başta okurken üslubunu biraz rahatsız edici buldum. Çok sokak dilinde yazılmıştı çünkü. Sonralardan alıştım. Hatta sevdim diyebilirim. Bence kitaptaki karakter yani Holden serseri ruhlu birisi olduğu için böyle yazılmış. Kitap zaten onun ağzından anlatılıyor.

Kitap 1951'de yazılmış. 1950 Amerika sokaklarında geçiyor olaylar yani. Herşey Holden'in okuldan atılmasıyla başlıyor. Holden 16-17 yaşlarında bir genç. Uyumsuz davranışlarından dolayı okuduğu yatılı okuldan atılıyor. Holden babasının ve annesinin tepkisinden çekindiği için 4 gün eve gitmeyip 4 gün çeşitli otellerde kalıyor. Yani kitabımız bu 4 günü anlatıyor.

Kitap çok güzeldi gerçekten. O kadar içten yazılmış ki Holden de kendimi buldum. Holden da çok yapmacıklıktan uzak bir karakter. Kardeşi Phoebe ile arasında geçen konuşmalar o kadar güzeldi ki. Kitap bitince içimde bir boşluk oluştu. Keşke bitmeseydi dedim.

Ayrıca kitap Edebiyat Tarihinin En İyi 100 Giriş Cümlesinde ilk sırada! İşte o giriş:

"Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner."
Vee yine  Edebiyat Tarihinin En İyi 101 Kapanış Cümlesinde 15. sıradaaa! 
"Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlaterı ve Ackleyi bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Mauricei bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."
Kitaptan Alıntılar

  • Başına bela sarıp düşmeye baslayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez. Düşer, düşer, düşer ama düştüğünü anlayamaz.

  • Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. Elinizde olsa da, onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz. Biliyorum olanaksız bir şey bu, ama yine de pek fena olmazdı.

  • Zaten bütün geri zekalılar kendilerine geri zekalı denmesinden nefret ederler.

  • Sinemalarda böyle sahtekârca zımbırtılara deli gibi gözyaşı dökenlerin yüzde doksanı aslında kötü kalpli, aşağılık insanlar

  • Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın? Özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bi insansa...

  • "Hayat tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur."

    "Evet, efendim. Öyledir, biliyorum."

    Oyunmuş, kıçımın kenarı. Oyun, öyle mi? Tüm asların bulunduğu takımdaysan, oyun o zaman, tamam; kabul ederim. Ya öteki takımdaysan, as oyuncu filan yoksa, oyunla ilgisi kalır mı bunun? Hiç yani. Yok oyun moyun.

KİTAPLI GÜNLER!

7 Şubat 2015 Cumartesi

Rick Riordan: Olimpos'un Kanı

Selamlaaar! Naber? Ne var ne yok? Tatil nasıldı? Benim yorucu bir o kadar da güzeldi. Ama hiç kitap okuyamadım :"( Çünkü evde değildik ve yanıma kitap alamadım. Ben de eve gelir gelmez tatilin acısını çıkarmak için Olimpos'un Kanı na başladım ve bir günde bitirdim.

Aslında okumak istemiyordum çünkü son kitap :'( 12 kitaptır okuduğum Percy Jackson serisine veda ettim Kitabı bitirdiğimde elimde kitap kaldım öylece. Neyse uzatmadan yoruma geçiyorum.


Rick Riordan
Dogan Egmont
480 sayfa

Nico di Angelo onları uyarmıştı: Hades'in Evi en kötü anılarınıuyandıracak, hayaletlerini huzursuz kılacaktı… Nitekim şimdiher biri zor durumda. Teker teker korkularıyla yüzleşmektenbaşka çareleri yok. Jason, küçükken onu terk eden annesinin hayaletiyle karşıkarşıya. Bir lider olarak gücünü nasıl kanıtlayacağını bilmese de,annesinin yaptığı gibi sözünden vazgeçecek değil. Nico, bir kez daha Reyna ve Koç Hedge ile gölge yolculuğuyaparsa hayalete dönüşebilir. Yine de bu karar, kehanetinbelirttiği gibi başka birisinin hayatını kaybetmesini engelleyebilir. Athena Parthenos'u, savaş patlak vermeden Melez Kampı'nagötürmeye çalışan Reyna'nın peşinde zalim bir avcı var. Korkularını yenmeye çalışan Piper, üzerine düşeni yapmak içinhazır. Leo ise planının işe yaramamasından ve arkadaşlarınınişine karışmasından endişe duyuyor. Oysa hepsi biliyor ki, Toprak Ana'yı alt etmek için içlerinden biri ölmeli…


Ya.. ya! Bu sonu kabul etmiyorum ben! Yıllardır muhteşem giden seri böyle mi bitecekti? Kaç para ulan bi mutlu son?!?!?!?!

Biliyorum bu seri Percy Jackson ve Olimposlulardan ayrı. Ama başında Percy'i ele aldığı için finalda yer almak onun da hakkıydı. Percy ve Annabeth'i o kadar vasıfsız göstermiş ki Rick Riordan. Yani kalakaldım. Hele Annabeth'in ağlayıp onu Piper'in kurtarmasi bEni deli etti. Sen Athena nın kızısın noluyor sana ya?!Bu kitapta Percy&Annabeth yoktu Jason&Piper vardı. Ve bu durumdan hoşlanmadım. Benim yosun kafam bu kadar geride kalmamalıydı :"(

Amaaaa Nico ve Leo ya aşık bir insan olarak onların bölümlerini yaladım yuttum dbjjdkf. Nico'nun tarafIndan uzun süredir okumak istiyordum. Zaten bi Nico ve Leo güzeldi. Nico önceden de taaaa Titanin Laneti'nden beri en sevdiğim karakterdi burda da hakkını verdi. Reyna ile har
ika bir ikili oldular :3 Onları shiplicem. Reyco ♡ dhhdjfkf

Leo... Leo... Leo :'( Spoylir vermeyim vermeyim diyorum ama neden Leo!!! Neden yaptın bunuu! Ben seni çok sevmiştim! Abv Leo :( Hep o Clypso yüzünden oldu bunlar. Allahın belası kız alina girdi Leo'cuğumun. Ama abi bişi dicem 2.Argo dakiler şimdi Percabet hariç Leo ya hakettiği değeri vermiyordu. Leo da fark ediyor bunu haliyle. Üzmesenize ya benim Leo'mu!



Yani beğenemedim. Gaia Gaia dediler kaç kitaptır. Kadın 10 saniyede öldü. Gerçekten R.R nasıl toparlayacağını bilememiş. Hoş diğildi. Güzeldi aslında ama beklentiyi düşük tutmakta fayda var. Ooof of aklıma geldikçe sinirleneceğim sanırım.



Tasarım: Şevval & Moka