Locke Lamora'nın Yalanları
581 sayfa
İthaki Yayınları
Scoot Lynch
Locke Lamora'nın Yalanları en sevdiğim on kitap arasında bulunuyor. Belki de ilk beştedir. Kitabı okumadıysanız, okumalısınız. Okuduysanız, muhtemelen yeniden okumalısınız…"
-Patrick Rothfuss-
"Canlı, orijinal ve çekici. Muhteşem bir şekilde yazılmış."
-George R.R. Martin-
"Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğneyle ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor."
Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr'un Belası'nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek… Camorr'un Belası'nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir. İşte o efsanevi "Bela" narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora'dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke'un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.
Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır. Yarattığı dünya ve kuvvetli kalemi sayesinde Patrick Rothfuss, Brandon Sanderson gibi isimlerle adı sık sık anılan Scott Lynch, çarpıcı romanı Locke Lamora'nın Yalanları'ında bir macera kitabının sürükleyiciliğini, bir fantastik kitabın yaratıcılığıyla birleştirip üzerine George R. R. Martin'in okuyucuyu beklemediği yerden vurmayı başaran anlatımını katıp, bizlere eşsiz bir hayal dünyası sunuyor.
-Patrick Rothfuss-
"Canlı, orijinal ve çekici. Muhteşem bir şekilde yazılmış."
-George R.R. Martin-
"Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğneyle ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor."
Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr'un Belası'nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek… Camorr'un Belası'nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir. İşte o efsanevi "Bela" narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora'dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke'un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.
Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır. Yarattığı dünya ve kuvvetli kalemi sayesinde Patrick Rothfuss, Brandon Sanderson gibi isimlerle adı sık sık anılan Scott Lynch, çarpıcı romanı Locke Lamora'nın Yalanları'ında bir macera kitabının sürükleyiciliğini, bir fantastik kitabın yaratıcılığıyla birleştirip üzerine George R. R. Martin'in okuyucuyu beklemediği yerden vurmayı başaran anlatımını katıp, bizlere eşsiz bir hayal dünyası sunuyor.
Cidden bu kitap hakkında ne denir bi fikrim yok. Muhteşem muhteşem ötesiydi. Hani bazı kitaplar vardır zor içine çeker ama çekti mi de bırakmaz bu benim için öyle bi kitaptı. Uzun paragraflar vardı yazılar küçüktü o yüzden birince bölümün sonunda kitaba anca adapte olabildim. Ama o kadar güzeldi ki yorumlaya nereden başlayacağımı bilmiyorum.
Öncelikle filmlerde, animelerde ve kitaplarda olsun zeki erkek karakterlere bayılırım! İsterse başrol olmasın veya kitabın sadece bi sayfasında görünüp kaybolsun o karakter zekasıyla beni şaşırttıysa favorim olmuştur açık ve net. Locke Lamora'da öyle biriydi benim için. Allahım kurduğu planlar falan insanı hayrete düşürüyor ve noldu ya bi anda diyorsunuz. İlk başta çocukluğunu anlatıyor sonra yetişkinlik ve kendi çetesinin lideri haline geliyor. Ara bölümlerle çocukluğuna geri dönüyoruz. Bi kaç yorumda bunun olayların akışını kesitiğine dair şeyler demişler bence hiç öyle olmadı çünkü olaylar o kadar dolu dolu geçiyor ki insanın kalbinin molaya ihtiyacı oluyor :D
Kitapta çok fazla betimleme de var ve bu benim çok hoşuma gitti. Artık şunu fark ediyorum ki modern, klişe romanları okumaktan ordaki basit cümlelere alışmışım ve bu ilk başlarda afallattı beni. Sonra kendime geldim. O yüzden uzun bir süre yeni kitap okuyabileceğimi sanmıyorum ya da hazır başlamışken klasiklere yoğunlaşacağım çünkü cidden artık normal kitap okuyamaz oldum. Aşırı sade ve basit geliyor.
Yazar o kadar ustaca bi dünya kurmuş ki, şehirler, isimler, ticaret limanları, içkiler, yemek tarifleri hepsi kurgu! Ama yok böyle bi şey. Harıiadan bakıp Camorr'u bulmaya çalışacaktım neredeyse. Bizi yiyon lan sen var böyle bi şehir diye kendimi kandırdım ilk başta ama yokmuş... DINININIIIIIIIIIIIM....
Kitabı adeta film izler gibi okudum. Yani uzun süredir ilk kez bi kitapta başından beri kafamda canlandırdım. Yani anlatamadım ama şuan gözüm kapalı bu kitabın filmini çekebilirim o derece. Bunu yazarın kuvvetli betimlemelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bi de 2007 'de zaten filmin hakkı satın alınmış ama izlemek istemiyorum. Çünkü hayalimdeki Locke ile mutluyum ben :c
Ya Locke... Offf hatırladıkça dert ediyorum kendime nasıl mükemmel bi karaktersin sen! Deli, çılgın ve zeki... Ne kadar da mükemmel 1 erkek :c Fangirl alarmlarım devreye girdi. Locke ilk başta kültürsüz cahil bir çocuk. Ama içindeki çalma arzusu ustasının karşılayamayacağı boyuta gelince onu Gözsüz Rahip'e satıyor. Gzösüz Rahip ise ona nasıl yemek yenileceğinden tutun da başka dillerin aksanına kadar her şeyi öğretiyor. Locke'nun bu kusursuz oyuncuşuğu ve planlama zekasıyla bu bilgiler birleşinceeee BAM! Ortaya kusursuz bi soygun çıkıyor. Ortada milyonlarla şilinler dönüyor ve Locke hç zorlanmadan hepsini cebe indiriyor.. Ay yazarken bile heyecanlandıım *-*
Ve kitapta o kadar can alıcı cümleler var ki ilk kez okurken bi kitabın altını çizdim.
Locke Lamora’nın dalaverelerinden paçayı kurtaran tek kişi
......Locke’tur,
Çünkü tanrıların ona çok özel bir ölüm hazırlandıklarını düşünüyoruz. Bıçaklar ve dağlama demirleri içeren bir ölüm ve de coşkuyla tezahürat eden elli bin seyirci.
Çetelerde eski bir deyiş vardır: Yalanlar çıkar gider ama gerçek hep evde kalır.
Bu hayatta yalnızca üç kişiyi kandıramazsın Locke; Rehineciler, Fahişeler ve Annen.
“O zaman senin için ölecek.”
“Ila justicca vei cala”
“Adalet kan kırmızısıdır.”
Seri 8 kitaplık olacakmış. Bunu duyunca kadar sevindim kii *-* 10 kitap olsa yine okurum bu seriyi. Lütfen senpailerimi ve kohailerim bu kitabı okuyun ve okutun!!
Not: Kitap bana 8 yıl önce izlediğim Hırsız Kral filmini hatırlattı :') O filmde de başroldeki çocuğun zekasına hayran olmuştum. Çok da cooldu şerefsiz :') Ordan kalma bi hırsızlık hayranlığı var bende hgjdfhh İlerde kendi çetemimi kursam napsam hfgjhfhjgh
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder