27 Nisan 2015 Pazartesi

Kitap Yorumu: Eksik Parça- Michelle Hodkin

Selamlaaar! Dün gece Tek İsim Tek Kader bitince çok merak ettiğim Eksik Parça'ya başladım. Çok uykum geldiği için 100 sayfa okuyup bıraktım. Sonra bugün okulda ard arda 3 ders boş olunca kitabı bitirdim! O kadar harikaydı kiii!

Eksik Parça
Michelle Hodkins
424 Sayfa
Pegasus Yayınları

Bir gün uyandığında son birkaç gününü hatırlayamadığını düşün... Mucizevi bir şekilde kurtulduğun kazada tüm arkadaşlarını kaybettiğini, Ailenin yeni bir sayfa açmak için taşınmak zorunda kaldığını, Kendi geçmişinle ilgili senden daha fazlasını bilen bir çocukla tanıştığını, Tüm yaşadıklarından sonra yeniden âşık olabildiğini, Gerçek olması imkânsız halüsinasyonlar gördüğünü, Aklını kaçırdığından endişelenmeye başladığını düşün. Ne yapardın? Mara Dyer işte bu sorunun cevabını öğrenmek üzere… 

"Mara Dyer'ın unutulmaz bir rüyayı andıran, gizemli ve romantik hikâyesi sizi esir alacak." 
-Cassandra Clare, New York Times çoksatanı Mortal Instruments serisinin yazarı-

"Eksik Parça kara mizah, merak uyandıran gerilim ve samimiyet arasında nadir bulunan bir denge kurmayı başarmış. Bir an kahkaha atarken hemen arkasından korkup tüm ışıkları açarak battaniyenin altına girmek istedim. Michelle Hodkin, tüyler ürperten betimlemeleri ve iç ısıtan romantik sahneleriyle yetenek ve kalitesini gözler önüne sermiş. Daha önce böyle bir roman okumamıştım." 
-Veronica Roth, New York Times çoksatanı Divergent serisinin yazarı-

"Eksik Parça, zekice yazılmış, büyüleyici bir gerilim romanı. Gizemli erkekleri, tehlikeli kadınları ve çok karmaşık aşk hikâyelerini sevenler için mükemmel bir eser." 
-Kirsten Miller, New York Times çoksatan yazarı-

"Vay canına. Michelle Hodkin'in ilk kitabı sizi son sayfasına kadar merakta bırakacak." 
-Beth Revis, New York Times çoksatan yazarı-

"Şiirsel ve tatlı olduğu kadar ürkütücü ve karmaşık hikâyesiyle Eksik Parça'yı elimden bırakamadım. Bu kitabı okurken bütün ışıkları açın." 
-Rachel Hawkins, New York Times çoksatan yazarı-

Öncelikle bu kadar güzel bir kitaba bu kapak hiç yakışmış mı? Kapağa bakınca kötü konulu kitaplar geliyor aklıma. Soran oldu bugün okulda ne kitabı bu diye. Korku diyince inanmadılar. Mağdur kaldım :(  Ayrıca kitabın arka kapakla da bi ilgisi yok. Arka kapakta esrarengiz bi çocuk Mara'nın hayatını Mara'dan daha çok biliyormuş. Yoooo. Yok öyle bişey.


Biliyorum berbat bir giriş yaptım. Şimdi ilk paragrafı okuyanlar kitabı beğenmedim sanacaklar. Amaaaa kitabı çok beğendim. Bir günde bitirmemden anlayacağınız üzere :3. Aslında kitap çok klişelerle dolu. Ancak içinde paranormal unsurlar bulundurmasıyla tamamen alanının dışına çıkıyor. 

Kitap daha ilk bölümden sizi sarsıyor. Kapağı açtığınızda sizi bir uyarı karşılıyor;


İşte bu! Uyarı da şöyle diyor. "Benim Adım Mara Dyer Değil" 

Burayı okuduktan sonra diyorsunuz ki işte kitap başlıyor!! Kitabı okurken sonrak,i sayfada nolacak diyerek okudum ki benim gibi birine göre bu çok zor birşey. Kolay kolay bu kadar heyecanlanmam. Ama bu kitap beni benden aldı *.* 







Peki neden klişe dedim? Şehirdeki yeni kız, yakışıklı bela tip çocuk muhabbetlerini çok duymadık mı? Hah! İşte o bu kitapta bolca var. Ancaak şehirde ölüler gören yeni kızı hiç gördük mü? Imm. HAYIR! Ama bu temaya bayıldıım! O kadar muhteşemdi kii!


Ciddi olarak sevdğim kitapları yorumlayamıyorum :D Ama beğenmediğim bir kitap olunca çenem düşmüyor valla. Kitabın ikincisi ne zaman çıkacak bilmiyorum. Ancak bekleyebileceğimi sanmıyorum. İnternette bulabilirsem orjinal dilinde okuyacağım! 

KİTAPLI GÜNLER!



Kitap Yorumu: Tek İsim Tek Kader- John Green

Selamlaaar! Gelir gelmez kargomdan hemen bir kitap seçip okumaya başladım. ve o gece sabahlayarak kitabı bitirdim! Bakalım ne okumuşum.


Will Grayson
Ya çılgın dostunuz hayatınızla dalga geçen bir müzikal sahneliyorsa
Ve hoşlanmadığınızı sandığınız kız sizden hoşlanmaya başladıysa?
Öteki Will Grayson
Ya yapayalnız hissettiğiniz bu dünyada tek gerçeğiniz depresyonunuzsa
Ve hiç tanışmadığınız birine sırılsıklam âşık olduysanız?
İkisinin de ismi Will Grayson;
İkisi de Şikago'da yaşıyor
Ve ikisi de on yedi yaşında…
Ortak bir de dertleri var:
Aşka duydukları su katılmamış korku…
"Bu romanda hayat var." 
-Entertainmentweekly.com-
"Okurları hem kahkahaya boğacak, hem ağlatacak hem de herkese avaz avaz şarkı söyletecek." 
-Kirkus Reviews-
"Süperstar yazarlardan neşe dolu bir ortak çalışma." 
-The Daily Beast-
"Genç âşıklar, tutku, entrika, öfke, acı ve arkadaşlığa dair harika bir öykü." 
-Booklist-
Yazarımız herkesin bildiği üzere John Green. Aslında ne yalan söyleyeyim pek John Green sevmiyorum. Herkesin ağlayarak, ayıla bayıla okuduğu Aynı Yıldızın Altında'yı beğenmemiştim. Çok yapmacık ve duygusuz bulmuştum. Yani daha çok 12-14 yaş arasına hitap ediyor bence. Ayrıca daha bir çok muhteşem yazarımız varken bir anda John Green'i nasıl efsane yaptılar hala onu çözebilmiş değilim.

Neyse ben böyle böyle düşünürken yazarımızın yeni kitabı çıkmış. Hazır 15 lirayken yazarı tek kitapla yargılamamak amacıyla kitabı sipariş verip aldım. Instagram da falan okuyanların alıntıları da çok hoşuma gitmişti. Yani baya umutlu başladım kitaba. Ancaak 150. sayfalara gelince işin aslını anladım.

Kitapta iki Will Grayson'dan bahsedildiğini biliyoruz. Ama hangisi hangisi onu okurken anlamamıştım. Kitabı okurken yani aslında bize iki Will'in hayatını da anlatıyorlarmış. Biz olayları aynı Will yaşıyor sanıyorken meğersem her bölüm farklı bir Will'miş. Ben bunu o malum yere gelince anladım. Neresi olduğunu spoiler olmasın diye söylemiyorum. İşte ben kitabı okuyup bitirince Instagram'a attığım fotoğrafta yazım hatalarından şikayet etmiştim. Evet kitapta büyük harf kullanılmamış. Bölüm başları falan hem küçük harf. Meğersem Will'leri ayırt edebilmemiz içinmiş o ayrıntı. Kitabı okurken sebebi olduğunu anlamıştım ama bu olacağı hiç aklıma gelmezdi. Bi bookstagram arkadaşımız dedi bunu da, sağolsun.


Kitap hakkındaki görüşlerime gelirsek; bence yazar gayler hakkında kitap yazmak istemiş. Sonra ekşın olsun diye iki Will koymuş. Ama üzgün John :( Şimdi kitapta bi kere çok fazla gereksiz argo vardı. Yani yazar gençlere hitap edeceğim diye kitabı çöpe çevirmiş. Ayrıca bazı espiriler (!) beni çok rahatsız etti. Okurken yüzümü falan buruşturdum. Bu espiri detayını geçersek olay bence gerektiğinden fazla uzatılmış Ki 390 sayfalık kitapta olay 290'larda başlıyor. Son 100 sayfada da olay gerçekleşip bitiyor. Bitiyor ama nasıl bitiyor orası muamma. Çok havada kaldı bence. Havada bitmeseydi eğer sırf o son için bile kitaba 5 puan verebilirdim.

Çok fazla negatif yorum yaptım ama benim görüşüm bu. Kitabı beğenemedim. John Green ve kankisi benim için sınıfta kaldılar. Tek olumlu olarak şunu söyleyebilirim. Gaylerin hislerini BAZI yerlerde çok iyi yansıtmış. Gerçekten empati yaptım ve onlar için herşeyin zor olduğunu düşünüyorum.

Son olarak istediğim fakat doların uçması sebebiyle alamadığım orjinal dilde kitapları tabletime PDF formatında indirdim. GO yayınları çıkaracakmış ama yakında These Broken Stars'a başlayacağım!

Herkese iyi haftalaar!

25 Nisan 2015 Cumartesi

Bu Ay Sabit Fikir

Normalde düzenli olarak Sabit Fikir dergisini almasam da en azından konu başlıklarına göz atarım ve ilgimi çeken bir başlık varsa okurum. Bu ay İdefix'ten yaptığım alışveriş sayesinde Nisan sayısını okuma fırsatım oldu.




Sabit Fikir'de en çok "Kelebek Etkisi", "Popüler Kültür" ve "Sinema" bölümünü seviyorum. Malesef onlar da her ay olmuyorlar. 













Onun dışında bu derginin kokusunu ve saman kağıdı oluşu çok hoşuma gidiyor *.*

Ek olarak illüstrasyonlarına bayılıyorum! Bana satirik şiileri anımsatıyor bazıları. o kadar tatlı bi dille yanlışları veya eleştireceği şeyi eleştiriyorlar ki. Tabi ki doğru sözcük bunlarsa. Sanırım Sabit Fikir'in en sevdiğim yönlerinden başlıcası bu.










Bu ay "Popüler Kültür" de AVM ler hakkında bi yazı var ki bayıldım bayıldım! Sırf bu yazı için bile alınır bu ay dergi.

"Sen bir AVM'de ne sokaktaki adam olabilirsin, ne mahallenin bir sakini, ne sinemasever... Konsepte oturtulan, insan formunda bir şablon olursun sadece."





Favori repliklerimden birini dergide görmek de ayriyetten mutlu etti beni ^^















Kısacası bu ay Sabit Fikir'i kaçırmayın derim :3








Mimlendim! Biraz Müzik Biraz Ben

Beni mimleyen Yaren'e çok teşekkür ederim ^^


1- Müzik denildiğinde aklınıza ilk gelen kelime nedir?
Coşmak, eğlenmek geliyor *.*

2) Hiç müzikten bıktığınız oldu mu? Ya da dinlemeye ara verdiğiniz?
Tabi ki. Her ne kadar kulaklığımla yapışık bir insan olsam da arada sırada uzaklaşırım biraz.

3) Hayatınız boyunca hayran olduğunuz bir ses sanatçısı oldu mu? Posterlerini odanıza astığınız, fan dediğimiz türden yani.
Hayır.

4) Kitap okurken müzik dinler misiniz?
Evet genelde dinlerim. Ama belirli şarkıları dinlerim. Kitap okurken dinlenecek şarkılarım var benim *.* yakında bloga bununla ilgili bi yazı yazmayı düşünüyorum zaten. 


5- Çok klasik ama yine de sormak istiyorum. Sizin türünüz ne?
Sanırım rock. Bir de slow seviyorum.

6- Asla dinlemem dediğiniz bir tarz var mı?
Arabesk Rap.

7- Size bir şarkıcı olsanız kim olmak isterdiniz desem?
Birdy *.* O kadının sesine bayılıyorum!

8- İmkanınız olsa ülkemizde müzikle ilgili neyi veya neleri değiştirmek isterdiniz?
Parası olanın müzik piyasasına atılmasını

9 - Bu şarkı benim dediğiniz bir şarkı var mı?
Bu ay Three Days Grace- Fallen Angel'a takmış vaziyetteyim. O benim şarkım!


10- TV'lerde bol bol yayınlanan Talk Show programları hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle sunucusunun ses sanatçısı olduğu programlardan bahsediyorum.
Pek izlemem. Vaktim değerli .s


1- Kim şarkı söylemesin sorusuna vereceğiniz ilk isim kimdir?
Sinan Akçıl. Sesi beni deli ediyor...

Ben de çok sevdiğim üç blogger olan Kütühanemden Kitap Manzaraları , Nora'nın Kitaplığı ve One Better Day'i mimliyorum! Yaparsanız çok sevinirim ^^





24 Nisan 2015 Cuma

Haberleeer! "The Coldest Girl In Coldtown" Türkçe oluyor!




Kitaplarla ilgilenen biriyseniz Holly Black imzalı "The Coldest Girl In Coldtown" duymamanız imkansızdır diye düşünüyorum. Ama tabi ki herkes duyacak diye bir kaide yok ya. Duymayanlar için ben haber vereyim. "The Coldest Girl In Coldtown" Türkçe oluyor! Diğer kitaplarını DEX yayınlarından okuduğumuz Holly Black bu sefer Artemis Yayınları ile karşımızda. Instagramdaki fotoğrafa göre orjinal kapağı kullanacaklar sanırım. 

Ek olarak bu hikaye Holly Black'in 'Zehir Yiyenler ve Diğer Hikayler' adlı kısa öykü kitabının ilk öyküsüydü. Sanırım bu kitap o hikayenin uzunu, genişletilmişi. Sanırım bunu da pdf olarak orjinal dilinde okuyacağım. Çünkü gerekten merak ediyorum!





KİTAPLI GÜNLER!

Haberleer!: "Carry On" kapağı çıktı!

Merhabalar! Eleanor&Park, Fangirl kitapları ile gönlümüze taht kurmuş yazar Rainbow Rowell bugün resmi hesabından "Carry On" kapağını yayınladı.

Simon Snow just wants to relax and savor his last year at the Watford School of Magicks -- but no one will let him.
His girlfriend broke up with him, his best friend is a pest, and his mentor keeps trying to hide him away in the mountains where maybe he'll be safe.
Simon can't even enjoy the fact that his roommate and longtime nemesis is missing, because he can't stop worrying about the evil git.
Plus there are ghosts. And vampires. And actual evil things trying to shut Simon down. When you're the most powerful magician the world has ever known, you never get to relax and savor anything.
Carry On is a ghost story, a love story, a mystery and a melodrama. It has just as much kissing and talking as you'd expect from a Rainbow Rowell story-but far, far more monsters.
Okuyanlar bilir "Carry On" bir Fanficton. Yani Fangirl'deki fan fiction macerası ayrı bir kitap olarak buradan devam edecek. Bana konusu çok ilginç geldi. Zaten Fangirl okurken de aradaki fan fictionları çok beğenmiştim. Yalnız bir sorunumuz var. Ben Fangirl'ü hala bitirmedim .s Kitap okuma özürlüsü olduğum haftaya denk gelmişti. Yakın zamanda onu da bitirmeli en iyisi.


Kitabımız 6 Ekim'de satışa sunulacak. Tabii ülkemiz de ne zaman çıkar muamma. zira hala Eleanor&Park ve Fangirl bile çevirilemedi. Böyle zamanlarda İngilizce seviyeme şükrediyorum :D Büyük ihtimalle ben de çoğumuz gibi orjinal dilinde okurum. 

KİTAPLI GÜNLER!




Kargo geldi *.* İdefix ve HepsiBurada.com'dan aldıklarım






Selamlaaar! Burada bahsetmemiştim ama Instagram'a yazmıştım. Pazartesi gecesi HepsiBurada.com dan ve İdefix'ten bahar indirimlerini fırsat bilerek kitap alışverişi yaptım. HepsiBurada.com'dan aldıklarım dün geldi ancak İdefix'in bugün geleceğini bildiğim için hepsini toplu olarak paylaşmak istedim. Bugün okuldan gelince de diğer kitapların geldiğini gördüm :3 En büyük mutluluk bu sanırım :D 

Hadi bakalım neler almışım!!










Yukarda görmüş olduğunuz kitapları HepsiBurada.com dan aldım. Bahar indirimi olduğu için hepsi bana uygun fiyata geldi.

1) Cinder- Marrissa Meyer:
Bu kitabı o kadar çok almak istiyordum ki! Her yerde övgülerini duymuştum. O yüzden büyük umutlarla başlayacağım. Okumak için sabırsızlanıyorum!

2) Eksik Parça- Michelle Hodkin
Ay bunu da çok almak istiyordum! Gerçi almak istemesem almazdım o.O Neyse sdgfjhg Bunu da okumak için sabırsızlanıyorum :3

3) Ölüm Oyunu- Koushun Takami
İşte bu! Bu kitabı gördüğüm andan beri istiyordum!! Ama 30 lira olunca hevesim kırılmadı değil. Yine indirimde görünce hemen ışık hızında ekledim sepete. itiraf etmeliyim ki tüm alışverişi sırf bu kitap için bile yaptım diyebilirim *.*

4) Tek İsim Tek Kader- John Green/David Levithan
VE İŞTE İKİNCİ AŞKIM OLAN KİTAP! İlk kez bir kitabı çıktığı hafta aldım. Normalde fiyatının düşmesini bekler öyle alırdım. Ama bahar indirimleri sağ olsun 30 liralık kitabı 15 liraya aldım :3 Tek sorun neden bilmiyorum kitapta hiç büyük harf yok. Yani başlıklar bile küçük harflerle yazılmış. Yani hani cümle büyük harfle başlar sonra küçük harfle devam eder ya. Bunda o yok işte. Bunun kitabın bi espirisi olduğunu düşünüyorum. Okuyup göreceğiz bakalım.



Bu da İdefix'ten aldıklarım. Bu idefix'ten ikinci alışverişim. Ama ne bileyim. O siteyi sevmiyorum ne bi ayraç veriyorlar ne broşür. Hoş değil İdefix...

1) Kız Kardeşim İçin- Jodi Picoult
Bu kitap hakkında çok olumlu yorum duymuştum. Sonunda herkes ağlamış. Kitabı ağlamak için aldım çünkü ağlamak benim için çok ekşınlı bişi :D Filmini biliyordum ama bugüne kadar izlemeyi hep ertelemiştim. İyi ki de ertelemişim. Önce kitabı okuyup sonra filmini izleyeceğim.

2) 11 Doktor 11 Öykü- Yazarları çok fazla .s
İşte çıktığı hafta aldığım ikinci kitap! Ama bunu bekletemezdim. Koyu bi whoian ben bu kitabı bekleteceğim ha? Hahahah NO. Hemen çıkar çıkmaz aldım! Hem de ciltlisini :3 O kadar güzel kiii. Ama içinde ayraç yok :'( O kadar çok istiyordum ki o sonik tornovidalı ayracı... D&R gidip çökmek istiyorum bi tanesine...

3) Trende Bir Keman- Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu'nun Vatan Yahut İnternet adlı deneme kitabını okumuştum. Çok hoş, nükteli bir dili var. Bu sefer aldığım ama öykü kitabı. Bakalım bunda neler olacak (:

4)Locle Lamora'nın Yalanları- Scoot Lynch
İşte bi diğer okumak isteyip de fiyata kurban giden bir kitap. Fiyatı sebebiyle bunu da alamıştım. Ama yine bahar indirimleri imdadıma koştu ^^

5) Elif- Paulo Choelho
Paulu Choelho'ya bayılıyorum. Ciddi manada Simyacı ve Veronika Ölmek İstiyor kitaplarından sonra yazara bağlandım diyebilirim. Elif'i uzun süredir almak istiyordum. Hem adımın Elif olmasından dolayı hem de Türk bi karaktere ev sahipliği yaptığı için. Bu kitap için de sabırsızım anlayacağınız ^^


KİTAPLI GÜNLER!






21 Nisan 2015 Salı

Yorum: Kurtalara Söyle Eve Döndüm- Carol Rifka Brunt

Selamlaaar! Ah ah blogu hiç bu kadar boşladığımı hatırlamıyorum. Uzun süredir ne kitap yorumu yazdım, ne de serzenişte bulundum. Özlediniz beni artık sanırım :D Çoğu kişi blog yazmayı gereksiz ve üşendirici buluyor. Aksine ben çok seviyorum :3 Beni çok ciddi biriymişim gibi gösteriyor :D Ayrıca başladığım işe devam etmek istiyorum. Neyse çok uzatmadan bu ay ki kitabımıza geleceğim.

Kurtlara Söyle Eve Döndüm
Carol Rifka Brunt
512 Sayfa
Martı Yayınları
Aşk insanı büyütür;Önce hissettirdiği tarifsiz mutlulukSonra kaybetmenin verdiği derin acıyla…

Günün birinde kimselere bahsedemeyeceğiniz türde bir sevgiye kapılırsanız?
En derine gömmeniz gereken ve ne kadar uğraşsanız da bir türlü peşinizi bırakmayan
Yok olup gideceğine zamanla daha da büyüyerek varlığınızı kaplayan ve sonunda ta kendiniz olup size dönüşen bir sevgiye?
Her bitişin yeni başlangıçlara açılan bir kapı olduğunu hatırlatan Kurtlara Söyle Eve Döndüm, önyargıların yalnızca gerçek sevgiye boyun eğdiğinin de güzel bir kanıtı...

 Bir itirafla başlamak istiyorum. Kitaba başlamadan önce çok fazla önyargım vardı. Hatta o yüzden kitabı almaya imkanım olduğu halde 4-5 ay erteledim.

Sanırım yorumlamakta en çok zorlanacağım kitaplardan biri bu olacak. Bu tür zorlandığım kitapları genelde yorumlamıyorum. Ama nedense bunu yayınlamalıymışım gibi hissediyorum.

Kitabımız June'un dayısı Finn'e olan hisleri ile başlıyor. Finn ise AIDS hastası ve bu hastalığın nasıl bulaştığını hepimiz biliyoruz sanırım. Kitabın başlarında Finn, June ve Greta'nın yağlı boya kullanarak tablosunu yapıyor. Finn çok yetenekli bir ressam. Bunu da vefat edince öğreniyoruz. Finn'in vefatıyla herkesin hayatında ufak tefek değişiklikler oluyor. En çok ta June'nun tabi ki....

Kitap bize "aşk" anlatıyor. Ama bizim bildiğimiz yapay aşkları değil. Ayrıca karakterleri hele Toby ve June'u o kadar arkadaşım gibi hissettim ki! Hepsi bambaşka bi özellikte. Tek takıldığım nokta June'nun ablası Greta. bi noktada sinir olurken, bir bölüm de onu sevebiliyorsunuz. Sanırım sevdiğini kısakndığı için. O yüzden onu pek yadırgamadım.
,

Bu arada kitap tam bir Orta Çağ nimeti. June orta çağ ile kafayı bozmuş bir kızımız. Sık sık ormana gidip orada hayallere kapılıyor.  Bu yönden June ile kendimi çok fazla özleştirdim. Ayrı bi artı puan verdim ona. 

Ek olarak kitapta benim de çok sevdiğim Requıem'in sık sık geçmesi. Bu tür Latince ilahilere cidden bayılırım! Dinlemek isterseniz buyrunuz. 



Kısacası kitabı çok beğendim. Tamamane önyargısız okunması gereken bir kitap. Ayrıca sonu çok duygusal olmamasına rağmen ağladım. Bu da ağladığım sayılı kitaplar arasına girmiş bulunmakta! Elinizde varsa bir an önce okuyun derim!! 


KİTAPLI GÜNLER!







4 Nisan 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu: Rainbow Rowell: Eleanor&Park ve Playlist!

Selamlar! Gecikmiş bir kitap yorumuyla yine karşınızdayım. Bunun üzerine daha kaç kitap okudum ama ancak girebiliyorum yorumunu. Amaa çok hevesliyim valla yorumu girmeye ^^

Rainbow Rowell
336 Sayfa
Orion Yayınları

Two misfits.
One extraordinary love.

Eleanor
... Red hair, wrong clothes. Standing behind him until he turns his head. Lying beside him until he wakes up. Making everyone else seem drabber and flatter and never good enough...Eleanor.

Park... He knows she'll love a song before he plays it for her. He laughs at her jokes before she ever gets to the punch line. There's a place on his chest, just below his throat, that makes her want to keep promises...Park.

Set over the course of one school year, this is the story of two star-crossed sixteen-year-olds—smart enough to know that first love almost never lasts, but brave and desperate enough to try.
Öncelikle maalesef kitabın Türkçe çevirisi yok. Yani ben de orjinal dilinde okudum. Ama dili çok sade ve basit. Yani hemen gözünüz korkmasın. Ayrıca Pegasus Yayınları bu yıl çıkaracakmış. Hadi yine iyisiniz :D

Bir itirafla başlayayım. Sonunda ağladım. Evet ben ki Aynı Yıldızın Altında'n zerre etkilenmemiş ben E&P nin sonunda ağladım!! Zaten okurken düzgün bir piskolojide değildim üstüne gece saatin 2 oluşu ve arka fonda Cem Adrian çalması da cabasıydı.



Peeki nasıl bişey bu Eleanor&Park? Ben niye bu kadar ağladım?

Kitap aşk romanı. Ama şu oğlanla kızın sürekli yiyiştiği, yakışıklı oğlan-güzel kız kitaplarından değil. Romantik kitaplardan nefret ederim ve çok ilgimi çekmediği sürece okumam. Ama Eleanor&Park için gün saydım resmen. E&P okuduğum en masum ve saf aşk romanıydı. O kadar içten ve sevimli bir kitaptı ki... Kitap bitince bir yakınımı kaybetmiş hissi oluştu bende. Boşluğa düştüm anlayacağınız. uzun bir süre yeni kitaba başlayamadım. elim sürekli E&P ye gitti. Açtım sevdiğim bölümleri tekrar tekrar okudum.

Kitabımızın iki ana karakteri var. Adından da anlayacağınız üzere Eleanor ve Park :D Eleanor 16 yaşında, toplu, kızıl saçlı ve ailesi sebebiyle mutsuz bir hanım kızımızdır. Park ise yine 16 yaşında, anne tarafından Koreli, siyah giyinmeyi ve müzik dinlemeyi seven, çizgi roman okumaya bayılan bir oğlan.

Eleanor üvey babasının onu evden kovmasının üzerine 1 yıl sonra tekrar evine dönüyor. Aile hayatı pek parlak değil. 4 kardeşi ve kendisiyle ev hayli kalabalık. Maddi durumları da yeterli olmayınca Eleanor zindan hayatı yaşıyor anlayacağınız. Üvey babası da ona kötü davranınca iyice çekilmez oluyor herşey. Kasabaya yeni gelince yeni okula da başlıyor haliyle. İlk gün okul servisinde kimse Eleanor'a yer vermiyor. Park dışında....


Park ise Eleanor'un tam aksine mükemmel bi aile hayatına sahip! Annesi, babası ve küçk erkek kardeşiyle hepimiz gibi normal bir hayat sürüyor. tek sorunu okulda dışlanması. Kore asıllı olduğu için bi takım ırkçı suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Bu yüzden Park'ın tek dileği herkesin içinde görünmez olmak. Bu sıradan hayatı okul servisinde yanına bir kızın oturmasıyla değişiyor.

Aşkları o kadar masum ki. İlk hoşlanmaları, ilk el ele tutuşmaları hatta ilk bakışlarına tanıklık ediyoruz. Ama bunlar o kadar yavaş ve tatlı gerçekleşiyor kii! Kitaptaki karakterler sizden bizden birisi ve bu benim çok hoşuma gitti. O şişirilmiş aşklar yok. Zaten kitabın sonunda yazardan karakterler hakkında bi not var.

Kitabın sonunda ilk başta Eleaonor'un fikrini çok saçma buldum hatta bazen Eleanor'u o kadar kezban buldum ki Park a çok üzüldüm sbfjsd Ama şimdi dönüp bakınca aslında kitabı sırf bu yüzden çok beğendiğimi düşünüyorum. Ve Eleanor o kararı vermekte zorunluydu. Kim onun yerinde olsa  kararı verirdi.


Bu kitap şuan "best" lerime girmiş bulunuyor. Ve gerçekten birinin beni Park gibi sevmesini çok isterdim. Son olarak kitaptan o kadar harika müzikler öğrendim kii! Bunu sizin de öğrenmeniz gerek :3 Yazarın kendi blogunda buldum. Buraya tıklayarak da ulaşabilirsiniz.


Spotify olarak paylaşmış yazarımız. Spotify kullanmıyorsanız iTunes listesinden şarkılara göz atabilirsiniz!


KİTAPLI GÜNLEER!



Becca Fitzpatrick: Siyah Buz

Selamlar! Bugün uzun süredir okumak istediğim kitap olan Siyah Buz'u bitirdim.(NOT: bU TAM 1 AY ÖNCESİNİN YAYIYINIYDI JFSDBGHFB BİRAZ YAZIP TASLAKLARA KAYDETMİŞTİM. ŞİMDİ DEVAM EDİYORUM :D) Harikaydı!! Kitaba başlarken herkes şöyle demişti
-Tam bir hayal kırıklığı.
-Beklentini düşük tut.
-Becca bu sefer olmamış tatlım. Amaaaa gel gör ki ben dehşet beğendim!


Hatırlarsanız kitap ilk çıktığı hafta şöyle bir tanıtım yazısı yazmıştım. Sonunda okuma fırsatım oldu. Öncelikle Becca'nın diğer kitaplarını hafızadan silin. Sildiniz mi? Hah! Tamam. Sil baştan yepyeni daha önce hiç okumadığımız bir Becca tarzıyla karşı karşıyayız bu kitapta.


Aşık olmak hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı...

Beni ona bakarken yakalayınca hemen gözlerimi kaçırdım
Bakarken yakaladığına inanamıyordum.
Ona karşı hissedebileceğim çekim fikrinden nefret ettim.
Beni rehin almıştı.
beni isteğim dışında alıkoymuştu.
Son iyilikleri bunu değiştiremezdi.
Kendime onun gerçekte kim olduğunu hatırlatmak zorundaydım.
Ama gerçekte kimdi?

'' Black Ice , Wyoming dağları arasında geçen psikolojik bir macera. On yedi yaşındaki Britt Pfeiffer Teton Dağına yolculuk yapmak için hazırlanmışken , devamlı düşüncelerinde dolaşan eski sevgilisininde kendisine bu yolculukta katılmasını beklemiyordur. Tam Britt , Clavin’e duygularını anlatacakken beklenmedik bir kar fırtınası yüzünden sığınacak bir yer aramak zorunda kalırlar. İki kişinin kaldığı bir kabin bulup oraya sığınan Britt’i hoş olmayan bir sürpriz beklemektedir , bu iki adam da onu tutsak almıştır. Britt hayatına karşılık bu adamları dağdan çıkarmaya çalışır. Fırtınaya karşı yol alırlarken Britt tek yapması gereken şeyin Calvin onu bulana kadar hayata kalmak olduğunun farkındadır. Ardı ardına bulduğu ipuçları onu çözülmemiş cinayetlere yönlendirirken Britt katilin yeni hedefinin kendisi olduğunu keşfeder. ”

Öncelikle kitaba sıfır beklentiyle başladım. Çünkü ciddi manada baya fazla olumsuz yorum duydum. Ama daha ilk sayfalardan beni içine çekti kitap. Karakterlerin hepsine ısındım. Ve eğer blogumu uzun süredir takip diyorsanız bir kitapta duyguların nasıl yansıtıldığına çok önem verdiğimi bilirsiniz. Bu kitapta herşey o kadar iyi yansıtılmıştı ki! O kış ayazını, soğunu ben hissettim. Orada Jude ve Britt üşüdükçe ben evimde soğuktan titredim. Yani bu konuda da tam puan aldı benden! 

İlk okumaya başladığımda daha ilk sayfa olmasına rağmen sıkılıp bırakmıştım. 2-3 kitap sonra elim tekrar Siyah Buz'a gitti. Bu sefer kitaba başlayınca şok oldum. Kendi kendime 'Ben bu kitabı elimden bırakacak kadar ne yaşamışım' diye sordum. 1-2 bölüm sonra aksiyon biraz azaldı ve Korbie yani Britt'in yakın arkadaşı çok sinirimi bozdu ve bana dehşet şekilde tanıdığım birini anımsattı... Orada bi duraklama dönemi yaşadım :D Sonra ne olduysa olmaya başladı! Olaylar o kadar ustaca gerçekleşti ki bi solukta okudum. Hele o sonuu! Ah o son Beni nasıl ters köşe yaptı. Şey aslında ben kitabın başında dalgasına "ahahhaha katil ... çıksa ne gülerim ya" gibi bi yorum yapmıştım ve...... Siz anladınız ;)  O yüzden kitabın sonu der susarım.


Herkes gibi Hush Hush serisiyle karşılaştırmasam olmaz. Ben Hush Hush serisini 13-14 yaşlarında okumuştum ve çok beğenmiştim. Okuduğum ilk melek temalı kitaptı ve ciddi manada Patch diye ölür oldum. Sonralardan melekli kitap okudum ama olmadı eskisi gibi :( Her neyse konumuz o değil. Hush Hush serisi daha çok "genç" kitleye hitap ederken bu biraz daha "herkese" hitap ediyordu. Yani annem Hush Hush okusa sıkılır basit bulur ama bunu beğenir djhgdf. Zaten artık kötü çocuk-saf kız, fantastik oğlan-saf kız kitapları beni sıkmaya başladı. Sanırım büyüdüm :') 

Kitabımızın Youtube da film gibi bir videosu var buradan izleyebilirsiniz.
Kitabın ön okumasını da buradan okuyabilirsiniz






Tasarım: Şevval & Moka